NECATİ SARICA 
 Avlusunda Evimizin Vakitsiz Bir Mahalle 
 En çok çiçek açan
 ekmek ile kan arasında kalmış günahlarımla
 beş taşlarını oynuyorum çocukluğumun
 hurma ağaçlarıyla kiraz ağaçları toplanmış
 oturmuş evimizin avlusunda
 sohbet eylemişler
 şizofren kuşlarımıza
 hurmanın dallarından kar kirazları
 üç beş güzel taşını yolculadığımız
 her yer çocuk evimizin avlusunda
 evimizin de gözleri kamaşıyor
 avlusuna her bakışıyla
 koşa koşa kaçtığımız zamanların
 dış kapılarında kalmış kayıp çocukların sessizliğiyle
 anlam çevirisi olmayan şiirler iniyor kalbimize
 güzel şehirler de kafelerden kaldırımlara taşıyor
 görüyor mu yoksa çöl bizi
 avlusunda evimizin vakitsiz bir mahalle
 kerpiç evler dolusu
 avlusu hep güvercin kuşları
 şizofren bütün zamanlarım hep yanı başımda
 bir serçe kuşu tam yirmi dört saat ederken karanlıkta
 bir serçe kuşu ve bir insan
 ancak bir çocuk edermiş
 evimizin önünden geçiveren attan arabalara koşan
 güvercinlerin gizlice kanat vurduğu
 sütgönlünde çocuğun, çeşmesinden sular akıyor
 dedem çapkın
 sigarası düşmüyor elinden
 benim ise hep koynunda saklandığım çapkın bakışların
 bayramlık sözler gibi sualsiz sevişi
 yasaksız gülümseyişi
 güvercin kuşlarıyla yanar gibiydi ömrümüz
 ve zamana ermişin
 bir vakit durup dinlendiği
 çakmağımı getir çocuk deyişiyle
 yeni harman sigaralarından kül topluyorum
 dedemin gönlü her mevsimlerden bir keder ürpermiş belki
 akşamı olmuş
 oğlu da gidiyor
 babacığım her anın kaçmışlığıyla
 dedem üzülüyor
 sanki mektuplar yazıyor babamın ardından
 hep kahır
 tespihleri şıkırdak günlerin her gecesinde
 oğlunun gidişiyle
 dedem babam olsun diye
 her gecesinde bir rüyasını gördüğüm dualar içimde
 gitsin de gelmesin dediğim babacığım
 dedesine oğul olmak isteyen çocuğun
 duası her zaman durur içinde.
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

