Sonbaharla Giderken

LEYLA KARATAŞ
Sonbaharla Giderken
 
Yorgun sabahıma uyandım yine
üşümüş düşlerim ile çok erken
dalıp gitmiş herkes kendi işine
ben bana küs günlerimden geçerken
bilmem nasıl düştüm neyin peşine
 
Kuru ekmek saklı gönül bohçamda
huzur kırıntısı bir kuru soğan
içimde ateşler yanarken tam da
nedir böyle birden bire soğuyan
önüm kış ve bahar kalmış arkamda
 
Biraz kuru ekmek biraz çökelek
sonbahar telaşı karıncaların
kırlarda savrulmuş bir kuru çiçek
sonu yok yolların ve acıların
ne gitmek kolay ne böyle beklemek
 
Bir söğüt ağacı yalnız ve sessiz
için için ağlar gibi rüzgârda
kendiyle dertleşir öyle kimsesiz
ayaz saçlarını göğe salar da
sarsar dallarını ah bir bilseniz
 
Bir ses duydum gizlice beni çağıran
can sevda yangını can delirişte
ben miydim ben miydim öyle bağıran
tutsak sabahlardan biriydi işte
insanı ateşle buzla yoğuran
 
Kara dünlerime yansımış her şey
kuşlar göçlerinde beni unutmuş
yokuşlarda yorgun kalmış bu can hey
beni isyan tutmuş beni aşk tutmuş
ben ki leyli leyla, leyli leyla, ley
 
Islanan tenime vuruyor rüzgâr
yarı açık camdan sesler geliyor
okula gidecek şimdi çocuklar
onlar ki her şeyim, Allah biliyor
kalk gidelim gönlüm sekize beş var
 
Sabaha savrulan yalnız ben miydim
Ayşeler Fatmalar yetim yavrular
hüznün hırkasını bir ben mi giydim
sorular aklımda deli sorular
ben mi ıssızlığın tek sahibiydim
 
geçti bir bir gözlerimin önünden
film şeridi gibi çıplak ayaklar
geçti hatıranın kara dününden
çocuk bahçeleri çamur sokaklar
sonra çokça hüzün sonra biraz ben
 
Yorgun sabahıma uyandım yine
üşümüş düşlerim ile çok erken
tüm yüküm sırtımda sınandım yine
sonbaharla giderken ve şükrederken
yandım sevda ile ve döne döne
 
Hadi kalk leylim ley can bulsun her şey
Sonbaharla giden bir ben değilim
Şiirlerimle giydirsem seni hey
üstümü örtmese bu sessizliğim
hüzünle gülerken ah ne güzel şey
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir