Saray Sanatı Var da Sanatçı Sarayı Neden Yok

Saray Sanatı Var da Sanatçı Sarayı Neden yok
 
Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkmaya başladı muhteşem bir yapının fotoğrafı, işte Çavuşesku’nun Sarayı diye yayınlayıp duruyorlar sosyal medyada…
 
Romanya’nın başkenti Bükreş’te bulunan bu binanın geçmişte Çavuşesku Sarayı olup olmadığı eğer öyle ise nasıl olduğu konusuna girmeden önce hemen belirtelim ki bu bina yıllardır Parlamento Sarayı ve Uluslararası Kongre Merkezi olarak biliniyor.
 
Bu binayı fotoğraflardan görmek, de yakınına gidip bakmak da insanı garip gelgitlere sürüklüyor. Büyüklüğü ve mimarisiyle bir yandan insanda büyük bir hayranlık uyandırırken diğer yandan ürpertici bir iğrenme duygusu da yaşatıyor insana, insanoğlunun büyüklenme, haddini aşma, kendisini tanrılaştırma halini hatırlattırarak… Bu tanrılık iddiasını sanat açısından mimari olarak oldukça güçlü ve çok büyük bir bina ile somutlaştırmak için de elbette ki sanatçıya ihtiyaç var. usta heykeltıraşlara, usta mimarlara… Tam da böylesi durumlarda başlıyor sanatın ve sanatçının yeryüzündeki trajedisi, açmazı, çaresizliği ya da isyanı…
 
Evet, bu muhteşem görünümlü büyük binayı Çavuşesku yaptırdı ve kim bilir nasıl ikna etti onlarca sanatçı mimarı, heykeltıraşı…
 
Aslında bu bina proje olarak 1935 yılında Kral ­2. Karol tarafından o dönemin önemli mimarlarına tasarlattırılmıştı hem de Parlamento binası olarak… İnşa edilecek yer olarak da binanın şimdiki yeri Dealul Arsenalului seçilmişti ve 1938 yılında yıkımlara da başlanmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı çıkınca proje kâğıt üzerinde kalmıştı ta ki Çavuşesku bu projeyi yeniden canlandırana kadar…
 
4 Mart 1977 yılında Romanya'da çok büyük çok şiddetli bir deprem oldu ve bu depremden en çok Romanya’nın başkenti Bükreş şehri etkilendi hem can kaybı hem de maddi hasar açısından. Depremde 1570 kişi hayatını kaybetmişti ve bunların yaklaşık 1400 kadarı yalnızca başkent Bükreş’te idi.
 
Başkent Bükreş'te hakikaten çok büyük bir yıkım olmuştu. Çavuşesku ve eşi yurtdışındaydı depremin olduğu gün ve bir zamanlar Çavuşesku'nun çok yakın adamlarından, bir generalin anlattığına göre o kadar büyük bir yıkım olmuştu ki Çavuşesku'ya yakın olan adamlardan hiç biri cesaret edememişti ona bu durumu söylemeye.
 
İşte o depremin yaptığı büyük tahribatı fırsat bilerek bunu kullanarak Çavuşesku başkenti tekrar inşa etmeye koyulmuştu ve elbette en önemli önceliği hayalindeki Sarayı yaptırtmaktı. Çavuşesku çifti dünyayı gezmiş dolaşmışlardı ama hayallerindeki muhteşem yapının somut örneğini Kuzey Kore’de bulmuşlardı. O yapının benzerini Bükreş’te yaptıracaktı ama Kuzey Koreliler gibi boş bir alanda değil tam aksine Romanya tarihi mimarisi sanatı açısından son derece değerli ve önemli kadim bir yerleşim yerinin büyük bir bölümünü yıkarak…
 
Çavuşesku'nun "Altın Çağ" dediği dönem işte bu yıkımla başlamıştı. Bu bina için "Halk evi" veya "Cumhuriyet evi" adını uygun görmüştü. Öyle ya, halkı başka nasıl ikna edecekti, makul boyutlarda olmayan bir “anıt" yaptırtmak için makul ve inandırıcı gerekçeler gerekliydi.
 
Romanya'nın başkenti Bükreş, Balkanların Paris'i olarak görülüyordu. Çavuşesku'nun hayallerini süsleyen bina için o deprem bulunmaz fırsat olmuştu. Depremin yaptığı tahribat, onun hayalinde ki proje için yaptırttığı yıkımların yanında küçücük kalmıştı.
 
Bu proje için, yani hayalindeki Sarayı’ı ve Bükreş’i yeniden inşa etmek için Çavuşesku ulusal bir yarışma yaptırtmıştı. Çok fazla ayrıntı var bu proje ve yarışma hakkında. Şu kadarını söylemek gerek ki yarışmayı kazanan genç bir kadın mimar olmuştu. Halk arasında Anka Petresku ismiyle biliniyor. Yarışmayı kazandığında daha 28 yaşında gencecik bir kadın. İlginç bir ayrıntı var burada. Anka Petresku'nun babası tanınmış bir cerrahtı. Komünizme karşı verdiği mücadeleden dolayı pek çok kez tutuklanmıştı. Anka Petresku ise komünist rejimin Saray’ına projesiyle imzasını atmıştı.
 
Çavuşesku bu projeyi uygulayabilmek için Bükreş'in merkezinde yedi kilometrekare yer yıktı. Yaklaşık 40 000 insanı yerinden etti. Kenti ve dolaysıyla tarihini neredeyse yok etti. Manastır, Kilise, Hastane, Akademi, park ne varsa yıktı.
 
Burada kişisel izlenimlerimi de eklemeden edemiyorum. Bu bina için bölgede yıkımlar 1980 yılından sonra başladı. 1983 'te ilk kez kazma vuruldu ama resmi olarak 1984 yılında temel atma merasimi yapıldı. İşte tam o yıllarda başkente her hafta gitmek zorundaydım. Çocuktum, o yıkımı, o kocaman şantiye haline gelen şehri her hafta şaşkın şaşkın izlerdim. Müthiş garip hikâyeler duyardım. Halk arasında en çok bu hikâyeler konuşuluyordu. Mesela bir kilisenin yıkımı için çalıştırılan buldozerlerde mutlaka hemen bir sorun oluştuğunu anlatıyorlardı. Ya hemen bozuluyormuş buldozer ya da o aracı kullanan kişiye bir şey oluyormuş. Söylentilere göre kilise bir türlü bu şekilde yıkılamayınca o kilisenin altını kazmışlar ve tekerlekler yerleştirmişler böylece taşımışlar. O kilise hangi kilise belli değildi, nereye taşıtıldığı da ama böyle bir efsane dolaşıyordu.
 
Ne var ki Anka Petresku’nun başkanlığında 700 mimarın görev yaptığı, binlerce askerin de inşaatında çalıştığı bu devasa yapının bittiğini görmek ve orada oturmak, yaşamak Çavuşesku’ya nasip olmadı. Çünkü bu yapı Çavuşesku’nun kurşuna dizilmesinden çok uzun zaman sonra bitirilebildi. Ancak böyle olmasına rağmen Anka Petresku i1989'da ki "devrim"den sonra Romanya'yı terk etmek zorunda kaldı çünkü halk ona karşı büyük bir antipati besliyordu o projeden dolayı.  Anka Petresku şöyle anlatıyordu; Burada, Romanya'da o dönemde bana çektirdiklerine karşılık, orada, yurtdışında beni takdir ediyorlardı ve iş veriyorlardı.  Diyorlardı ki, eğer böyle bir bina yapabilmişsen demek ki kapasiten var, kafanda var bir şey. Böylece New York'ta, Paris'te, Arap Dünyasında uluslararası kontratlar yaptım" diyordu. Anka Petresku geçen yıl 30 Ekim’de 64 yaşındayken vefat etti.
 
Kısacası Çavuşesku’nun kendi hayalini gizlemek için halka söylediği “Halk Evi, Cumhuriyet Evi” yalanı bir şekilde gerçek oldu çünkü o bina şimdi Parlamento Sarayı ve Uluslararası Kongre Merkezi… Tam da Türkiye’de denildiği gibi “Kime Niyet, Kime Kısmet”…  Böylece Romanya Halkı da kızdığıyla kaldı, Anka Petresku da hem üzüldüğüyle hem sevindiğiyle, hatta ölümü için şüpheli bir ölüm olduğu da söyleniyor ve insan sormadan edemiyor, Neden sanatçıların akıbeti hep hazin,  saray sanatı var da sanatçının sarayı neden yok yüreğinden başka.

________________

Romanya Parlamento Sarayı ve Uluslararası Kongre Merkezi
Romanya Parlamento Sarayı ve Uluslararası Kongre Merkezi

 

 6 Kasım 2014 / Asanatlar

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir