SELAHATTİN YILDIZ
Devrin Sarı ve Çürük Dişli Zaptiye Nazırına
Tam aşk şiiri yazacaktım ki
Mahalle karıştı ve kapı çalındı
Aşkın bana sinsi gözlerle baktığı tarihte
Devletin diş gıcırtıları arasında
Beni soğuk bir odaya attılar
Değildim Kudüs'ün fatihi ama
Yakanıydım işgalcinin bayrağını
Sırtlanların dünya turu attığı bu iğrenç meydan da
Kasıklarımdan yakalıyor
Tazyikli suyla oynayan
Nizamın çocukları
Oysa ayakkabısıyla ilk namaz kılan kişi ben değildim
Gökyüzünün belli olmadığı bu yerde
Dua tutmayan duvarların zemininde
Davut yıldızıdır parlayan
İşkencenin adı
Kahverengi bir battaniyedir artık
Duvarlarda titrek elle çizilmiş çeteleler
Önce ranza alnına
Sonra beynime kazılmış bir yazı
"İşkenceye dayanmak psikolojik bir savaş yürütmektir"
Toydum
Ama imanım şimdikinden daha kaviydi
İşte o vakit
Ben Allah'a inanırdım
Allah'da bana
Matemetikten pek anlamam
Hiç hesap insanı da olmadım
Parmaklarımla saydım ama
Küsüratlıydı hesabım
Tam otuz bir yıl
Bilmem kaç ay
Bilmem kaç gün geçmiş
Ben daha yeni yazabiliyorum
O günlerden kalanları
Bugün
Dünden daha yakıcıdır Gazze
Yazmak için ömrün yetmeyeceği kadar
Ağırlık çökmüştür üstüme
Tam aşk şiiri yazacaktım ki
Kıyamet koptu
Ve benim sevdam
Bir ömür içime oturup
Mazlum çığlığı olarak kalacaltı
Kim bilir kaç kişinin sevdası
O enkazın altında kaldı
Ne gördüğüm işkence
Ne de yediğim küfürler
Bana koyan
Adıma kara leke çalmak için
"Muhbir" diye anılmaktı
Şimdiye nasipmiş
Bu şiirsel tükürük
Devrin sarı ve çürük dişli zaptiye nazırına
Ve bir de
Bazı dostların!
Kaypak bakışları arasından
Sürekli düştüğümü görmek
Ne büyük bir rütbe
Düşerek yükselebilmek
Ben Selahattin
Kendime sözüm var
Düşmeyeceğim kaypakların peşine
Neyleyim ki
Benim dişlerim hep
Pirincin içine düşen
Beyaz taşlarla kırıldı