SÜNDÜS ARSLAN AKÇA 
 Yürümek Zorlu Sefer Yine
 Ah efkârım,
 Ruh çatışmasında öldükçe heves
 Mesafeler zılgıt çalıyor kulaklarımda
 Ey ruhuma sürgün olan hüzün
 Tebessüme kaldı mı yüzün
 Ben ki,
 Zamanın kırık dökük sahnelerinden çalıntıyım
 Kaç saltanatım var inatlaştığım
 Çayır çimen düşlerim nerede şimdi
 Sokaklarında serseri dolaştığım gençlik
 Ve isyan bayrakları sallanır yine
 Ve rüzgâr öper yanaklarımı
 Ve sırat olur bakışlarım
 Yürümek bu kadar zorlu sefer yine
 Ah efkârım,
 Duruşun gururdan ayaklarıydı
 Kendime bile sustuğum yanım
 Büyüttüğüm giz çocuğudur ellerimde
 Belediğim yürek seferim
 Vurur aşk yoluna kutlu kervanı
 Ve seni, beni, onu sakladığım sokakları
 Ve toprak koktuğum özlemin tırnakları
 Ve düşerim dipsiz kuyuların sessizliğine
 Yürümek bu kadar zorlu sefer yine
 Ah efkârım,
 Kına yaktığım taşların ihanetidir bana
 Gelirim sırılsıklam koynuna dağların
 Her köşesi türküler mırıldanır içlice
 Fırat büker boynunu
 Düşerim yalınayak yoluna
 İçimden soylu bir "ben" koşar 
 Ve Meryem’in susuzluğunun azmi
 Ve toprağın suskun niyazı ve suyun baş eğişi 
 Kararsız ayaklarımın kırılır hevesi 
 Yürümek bu kadar zorlu sefer yine
 Ah efkârım,
 İki yakamdan tutar  mizan günü
 Cürmüme ettiğim zulüm
 Hesaba çekilişim soluklan biraz
 Şairin çıkmaz sokağında
 Yine yola vurulmuşum bihaber
 Yine sus şehrinde unutulmuş
 Ve kırılır kalbimin düşsel oyuncağı
 Ve küser kalemim gelmişime geçmişime
 Ve  çocukluk surat asar yüzüme
 Kabul etmez dört duvar
 Sitemgâhım ardı eyvahım
 Koşarım gidip gelmeler eşiğinde 
 Yürümek bu kadar zorlu sefer yine…
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

