Murat Filinte Fotoğraf Sergisi

"Eve Giden Yol"
Murat Filinte Fotoğraf Sergisi
MURAT-FİLİNTE-_D
 
Açılış:
13 Kasım 2015 Cuma Saat:18.30 
Sergi Süresi:
13 Kasım – 10 Aralık
Yer:
Mehmet Lütfi Şen
_____________________________
Sergi'den Fotoğraflar
MURAT-FİLİNTE-5 MURAT-FİLİNTE-4 MURAT-FİLİNTE-3 MURAT-FİLİNTE-2 MURAT-FİLİNTE-1
___________

MEHMET LÜTFİ ŞEN
Sanata Giden Yol
 
Sanat medeniyetlerin omurgasını oluşturur. Sanat ve sanatçının başat olmadığı yerde geleceğe kalacak, geleceği belirleyecek bir yapıdan söz etmek zordur. Her gerçek sanat eserinin varoluşunda, yaşanılan coğrafya, mendeniyet birikimi ve önceki devirlede ortaya konulan sanat eserleri etkindir. Sanatçı bütün bir geçmişiyle hesaplaşarak ortaya koyduğu sanat eseriyle, ait olduğu medeniyetin geleceğini belirleyen kişidir. Gerçek sanat eserleri toplumların üstbellekleridir. Vaoldukları andan geleceğe bulundukları coğrafyanın kimliğini inşa ederler.
Karşınızda olduğumuz proje “Eve Giden Yol”, bir fotoğraf sergisi. Deklanşöre basıldığında ortaya çıkan her kare bir belge, bir hafıza ve bir bilgidir. Bu haliyle fotoğraf anda oluşan, fotoğrafçının gördüğünü temsil eden ve geleceğe kalan değerli bir belgeseldir. Ama bir sanat eserinden bahsetmek için bunlar yetmez. Zihnen algıladığımız, anlamlandırdığımızın ötesinde, zihinüstümüze saldıran bir yapıdan doğar sanat. Daha önce tanığı olmadığımız, ezberimizi bozan ve sanatsal ilişki kurmak için bizi yaratıcılığa zorlayan bir yanı vardır sanat eserinin. Böyle bir sanat eseri belki kısa zamanda tamamlanır. Ama bu eserin ortaya çıkmasına, sanatçının bitmez tükenmez çabaları, kuramsal çileleri ve sanata adanmış bir ömür eşlik eder. 
 
Murat Filinte, 1983 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Ana Sanat dalında akademiye başladığı günden doktorasını yaptığı bu güne kadar, imza attığı fotoğrafları, kuramsal yazıları, bitirdiği tezler, yayınladığı makaleler hazırladığı kitaplar, üniversitede verdiği derslerle kendi sanatına giden yolu yürüdü. Aslında “Eve Giden Yol” sanatçımızın sanatı uğruna bütün bir ömür yürüyüp geldiği yeri sizlerle buluşturduğumuz projenin adı. “Eve Giden Yol”da sanatseverler, Murat Filinte’nin daha önce dünya siyah beyaz fotoğraf ustalarının buluştuğu uluslararası platformlarda ülkemizi temsil eden eserlerini ilk kez bir arada izleyebilecekler.
 
Dostum Murat Filinte’ye üniversite, doktora, kuramsal kitap hazırlıkları, Fransa’da yeni biten sergisi gibi bir çok yoğunluğu arasında karşınızda olduğumuz projeye zaman ayırdığı ve katalogda yazdığı, neredeyse siyah beyaz fotoğraf sanatının manifestosu niteliğinde “Fotoğraf Zamanı ve Gerçeklik” yazısı için içten teşekkür ediyorum. Yine katalogtaki yetkin kuramsal kritik yazısı için dostum Hüsnü Kılıç’a, fotoğraf sanatçısı belediye başkanımız Sayın Murat Aydın’a, baskıdan renk ayrımına bu projeye yoğun emeği geçen bütün dostlarıma şükranlarımı sunuyorum.
_______________________________________________________________
 
Murat Filinte; 1967 yılında Malatya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Malatya ve İstanbul’da tamamladı. 1983 yılında İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Sahne Görüntü Sanatları Fotoğraf Ana Sanat dalına girdi. 1987 yılında mezun olduktan sonra vatani görevini Balıkesir’de Asteğmen olarak tamamladı. 1990 yılları başında serbest çalıştıktan sonra 1994 yılında Edirne Trakya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu.1997-99 yıllarında 2 yıl ressam İlhami Atalay’dan resim dersleri aldı. “Batı Sanatında Akımlar” adlı yüksek lisans tezini 2000 yılında tamamladı. Murat Filinte halen Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde doktora çalışmasını sürdürmektedir. 
 
2002 yılında Almanya Karlsruhe Sanat Festivali’nde fotoğraf çalışmaları sergilendi. Filinte’nin özel siyah beyaz fotoğraflarından bir seçki 2007 yılında Fransa’nın Arles kentinde “LES RENCONTRES” Siyah Beyazın Ustaları projesinde sergilendi. Sanatçı 2015 yılında ikinci kez LES RENCONTRES Festivali’nde eserleriyle Türk fotoğraf sanatını temsil etti.
 
Murat Filinte çalışmalarını orta format ve teknik kamera ile ve analog-dijital yöntemlerle devam ettirmektedir. Fotoğrafta gerçeklik ve zone sistemin birleşimi olan karanlık oda paladium
baskı ve ultraviyole cyanotype tekniklerini kullanarak yeni ifade biçimleri üretmektedir.
________________________________________________________
 
MURAT FİLİNTE
Fotoğraf Zamanı Ve Gerçeklik
 
Fotoğrafın ışık izdüşümü, ışık çizimi olduğu yönünde ki tanımlar geçtiğimiz yüzyılın onu en yaygın tanımlama biçimi oldu.  Bu tanım Latince kelimelerin birleşiminden oluşan bir isimdi. Ancak ışık resim çizmez ve fotoğraf onun izdüşümü değildir. Kolayına kaçan bu tanım profesyonelce akademik çevrelerde dahi kullanıldı.
 
Fotoğraf nedir ve biz neyin fotoğrafını çekiyoruz? Sorunun cevabını kelimelere yaslanarak veremeyiz. Soru açık biçimde fiziksel terimlerin varlığını gerekli kılar. Daha açık biçimde fizik yasaları geçerlidir ve fotoğraf onun parçalarının birleşiminden doğmuş bir görselliğin fiziksel kanıtıdır. Kamera için ilk dönemler “zamanı durduran makine” tanımı kullanılıyordu. Görüntüyü oluşturmak için zamanı bölmeye çalışan kamera aslında bunu yapamaz çünkü zaman bölünmez. Zaman bölünemeyeceği gibi durmaz, akmaz.  Bu nedenle fotoğraf bir anın değil bir durumun ışık perspektifini verir bize. Zamanın bölünemez oluşunu suya atılan taşın bıraktığı dalgalara benzetebiliriz. Her dalga halkası önceki halkaların devamıdır ve giderek genişler. Zamanda öyle; giderek yayılan su halkaları gibi genişler ve büyür ama kesinlikle bölünmez. Kamera, zamanı sanki bölüyormuş gibi bir etki yapsa da bu kısa an onun fotoğrafı oluşturmak için gerek duyduğu bir zamandır. Fotoğrafta zamanın nesnelliği değil onun yayılması ve negatif yönde bıraktığı bir uzam ve perspektif vardır. Çünkü yukarıda değindiğim gibi geçmiş zaman veya şimdiki zaman diye bir durum veya an söz konusu değildir. Uzay zaman çizgisi kesintisizdir ve onu bölmek olanaksızdır. Negatif zamanı anlayabilmek için şöyle düşünebiliriz; içinde bulunduğumuz ve bulunmadığımız bir an vardır. İçinde bulunmadığımız zaman negatif zamandır yani zamanın tersi. O halde geçmiş bir zaman mevcut ancak gelecek bir zamanın varlığı söz konusu değildir. Fotoğraf üzerindeki zaman, geçmiş zamanı değil onun negatif boyutunu gösterir bizlere. Şimdiki anın hiçbir zaman fotoğrafını çekemeyiz. Eğer bunu yapacak kamerayı icat edebilseydik Planck zamanı dediğimiz çok kısa bir an veya 0,43 adet sıfır yazıp saniyenin bölümüyle elde edilecek bir değer olurdu ki böyle bir kamera yapmak olanaksızdır. İçinde bulunduğumuz an fotoğrafın bize gösterdiği değil tam tersi artık bulunmadığımız bir anın görüntüsünden başka bir şey değildir. Bu nedenle fotoğrafın temsil ettiği bir şimdiki zaman duygusu söz konusu olamaz.  Bölmek fikri bizde daha nesnel olayların durumunu anlamak için kullanılır ancak aynı şeyi zaman kavramı için kullanamayız. Zaman ve uzayı bir ışık konisi şeklinde tarif ettiğimizde ışık koninin küresel dalga cephesidir. Daha doğrusu tüm maddi âlem ışık konisi içinde yer alır. Işık, zamanı da içine alan konik ve üç boyutlu evrenin küresel dalga cephesi ve faz uzayıdır. Faz uzayı göz ve bilinç tarafından algılanır ancak kamera bunu algılayamaz. Faz uzayı dört boyutlu bir evren algısıdır, halbuki kamera ışığı noktasal olarak algıladığı için faz değil frekans olarak maddi dünyanın bir resmini çizer. Bu nedenle fotoğraf, ışığı dalga değil tanecik halinde görür. Bu çok önemli. Zamanın çizgiselleştiği yerde artık dört boyuttan söz edilemez. Uzay, fotoğraf yüzeyinde artık iki boyutlu hale gelmiştir. Çünkü yukarıda değindiğim gibi frekans ve tanecik olarak noktasal ve lineer bir ışık yayılması bizlere evrenin sadece iki boyutlu yüzeyini gösterir. Bu tanımlar ışığında negatif zamanın daha net biçimde anlaşılmasını umut ediyorum. Koni üç boyutlu bir yüzeydir ama koni kesiti iki boyutlu bir düzlem ve bu düzlem fotoğrafın bize gösterdiği perspektiftir. Fotoğraf bu nedenle ışığın perspektifidir. Bu perspektifi suda yayılan dalgaların üstten görünüşüne benzetebiliriz. Dalga genliğini ona ancak yandan bakınca fark ederiz hâlbuki tepeden bakınca suda yayılan dalga halkalarının sadece perspektifini görürüz.  Böylece tüm kameraların ışığı düzlemselleştirdiğini düşünebiliriz. Fotoğraftaki ışık faz değil frekans özelliği gösterir ve tüm fotoğraflar bu nedenle gerçekten daha karanlık ve koyu oluşur. Fotoğrafa daha fazla ışık vermekle bu durumu çözemeyiz. Bu vakitte görüntü açılır ve silik bir fotoğraf gelir karşımıza. Daha açık biçimde doğadaki parlaklık oranı ve fotoğraf üzerindeki parlaklık aynı değildir. Fotoğrafta kontrast sorunu vardır. Kontrastlık fotoğrafın düştüğü güç durumu anlatmak için ifade edilir. Kontrastı iyi fotoğraf, parlaklık oranı iyi olan fotoğraftır ve detaylıdır.
 
Zamanın negatif olduğunu kanıtlayan bir diğer durum fotoğraf kameralarının renkli değil siyah beyaz görüntü oluşturmasıdır. Hiçbir kamera renkli fotoğraf çekmez ama sonradan renklendirilir. Renk, film üzerinde ki boyar madde pigmentleri, sensör üzerinde ise renk filtreleri tarafından oluşturulur. Daha açık biçimde dünyadaki hiçbir kamera renkli fotoğraf çekemez. Fotoğraf önce siyah beyaz oluşur ama sonradan renklendirilir. Zamanın negatifleşmesinin bir diğer önemli kanıtı ise bu durumdur.
 
Fotoğraf zamanı bu yönüyle negatif bir an içinde ve ters yönlü zamanın fotoğrafıdır ancak şimdiki bir anın ya da geçmiş bir zamanın değil…
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir