Bor’da İnsan Yiyen Bir Taş Gördüm

MEHMET BAŞ
Bor’da İnsan Yiyen Bir Taş Gördüm
 
Onunla taşla ilk karşılaştığım gün hemen yanındaki masada çay içiyordum. Yağmurdan sonra açılan masmavi göğün altında ıslak bir hüzün şehri yalayıp geçiyordu. Sessizlik karanlığın kalbinden süzülen bir ışık huzmesine doğru bir çığlığa dönüşerek bulutlara karışıyordu. Gövdesiz ölüleri rüyalarıma seren bir ikindi ırmağında yıkanıp çıkarken ruhumun bozkırlarında telaşlı atlar koşuyordu. Küllerinden inşa edilmiş dağların geceyi yatıya çağıran çağrısına kulak vererek atımı denize doğru sürdüm. Gemileri limana doğru çağıran bir fırtınanın gözlerinde onu gördüm. O ise orda öylece duruyordu.
 
Bu bir taştı ve taşlaşmış kalplerin gezegeninde yirmi üç derece yirmi yedi derecelik eğik bir açıyla dönmeye devam ediyordu. Umursamaz bakışların arasından gelip geçenlere doğru dönüyor iştahla gülümsüyordu. Girdiği her savaşta yenik düşmüş bir süvari gibi boynunu bükmüş orda öylece bekliyordu.
 
Yanına yaklaştım ve onunla konuşmaya başladım. Bu kaçıncı kurbanın ey taş dedim. O ise durgun bir denizi andıran suskunluğuyla “ben de bilmiyorum ey insan” dedi. “Genç kızlar, anneler babalar dedeler geçti benim üzerimden, birbirini çok sevenler kavuşamayanlar gelip geçti benim üzerimden. Buraya konulduğumdan beri her gün birkaç kişiyi yiyip durmaktayım. Gövdemin üstünden batan güneşleri saymaya kalksaydım eğer, gece bir sis gibi üstüme çöker ve ben bunun altından kalkamazdım“ dedi. Ben sustum. Taş sustu. Şehir sustu. Her şey bir avuç toprağa dönüştü. “Kün” emrinin kalbinde can buldu hüzünler. Yokluğun gemileri varlığın limanına bir bir demir attılar. Sonsuzluğun aynasından fani suretler hızla gelip geçiyordu. Geriye sararmış resimler solmuş albümler silinmiş mezar taşları kalıyordu.
 
O esnada uzaklardan bir ses bir sele dönüşerek hızla yanaşıyordu. “O'ndan geldik O'na döneceğiz“ diyerek gözlerimi kıstım. Eskinin gaz lambaları gibi gözlerimi kıstım. Dağlar depremlerin emzirdiği bir avutulmamış çocuklar gibi yerinden söküldü. Terazisi bozulmuş ellerin birer ateş koruna döndüğünü gördüm. Ateş bir ejderha gibi her tarafı kuşatıyordu.
 
Sonra bu hikâyenin başladığı yere doğru koşturdum atımı. Önce bir taş ufalandı ufalandı bir avuç toprağa dönüştü. Suyla karışan bu toprağa cennetten gelen bir ruh üflendi. Elinde bir avuç buğday başağıyla çıka geldi dünya. Sonra yavaş yavaş tükendi insan. Yavaş yavaş taşlaştı sonra.
 
Başladığı yerde biten bu hikâyenin gözyaşlarını kalbimin mendiliyle silmek bana düştü. Bana düştü bir taşa ağıt yakmak. Kader kitabını okuma yazma bilmeyen bir çocuk gibi durmadan evirdim çevirdim. Bana düştü bilmediğim bir dille bilmediğim türküler yakmak. Dünya bir ahrazlar korosu gibi başımda dönüp duruyordu.
 
Bor’da Paşa Camii’nin avlusunda adına “musalla” dedikleri insan yiyen bir taş gördüm. Bir taş gördüm alınyazısını bir kurşun gibi parlatan. Dağ yüzlü adamların alnında en son secdenin izi yansırken… Gelinlik giymiş kızların, kanadı kırılmış murat kuşlarının boynunu büktüğü bir taş gördüm. Bu taşın gölgesinde kim bilir kaç sala dinledim. Kim bilir kaç yolcuyu bir yaralı güvercin gibi ahrete uçurdum. Bor şehrinin kül olmuş anılarında kaç yazma, kaç ceket serildi bu taşın üstüne.
 
Ey kalbim bak şu insan yiyen taşa iyi bak. Dün bu taşın üstüne binip gidenler gibi yarın sen de bu taştan ata binip gideceksin. Yolculuk alnına çıkmaz bir kalemle yazılmış. Hangi dağa hangi denize hangi iklime kaçarsan kaç bu insan yiyen taşın üstüne bindirilmekten kaçamayacaksın. Ellerini kollarını yokluğun kelepçesi ile sıkan ecel seni bir kurbanlık koyun gibi bu taşın üstüne serecek. Varlık ekinini yeryüzü tarlasına saçan Allah elbet bir gün senin gövdeni de ecelin tırpanı ile biçecek.
 
Dünya aşkıyla bir taş gibi sertleşen ve bir taşa dönen kalbim. Merhamet suyuyla yaşarıp yumuşamanın vakti gelip geçiyor. İhlâs yağmurunda ıslanmanın teslimiyet kapısından gelip geçmenin vakti gelip geçiyor. İnsan yiyen o taşın üstüne konulmadan uyan artık. Kervan göçüp gittikten sonra ecel haramisi can mülkünü soyduktan sonra uyanmanın bir faydası olmayacaktır.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir