Bir Hüsamettin Arslan Geçti Dünyadan

MEHMET BAŞ
Bir Hüsamettin Arslan Geçti Dünyadan
 
Öğrencilik dönemimde kendisinden çok şeyler öğrendiğim hocam Hüsamettin Arslan Hakk’ın rahmetine kavuşarak ahirete irtihal etti. Öğrencisi olduğum dönemde tam beş yıl boyunca haftada en az altı saat onu dinledim. Her konuşması yeni bir dünyanın inşası her sözü şimdiki moda deyimle söylersek bir aforizmaydı. Okulun diğer öğrencileri arasında Hüsamettin Hoca bir efsane gibiydi. Onun dersine giren öğrenciler bu efsane ile tanışma şerefine erişen şanslı kişilerdi.
 
Hüsamettin Hoca’da Hz. Mevlana’nın pergel örneğinde olduğu gibi bir ayağı kendi değerleri üzerinde diğer ayağı ise yetmiş iki millet üstünde olan bir hal vardı. Kendisinin tarih mezunu olması ve bunu felsefe ile harmanlaması çoğu sosyologun göremediği hususları görmesini sağlamıştı. O kendi kendini inkâr eden, iğdiş edilmiş zihinlerin aksine şahsiyetini yitirmeden de var olunabileceğini ispatlayan bir kıymetti. Sözün düştüğü çağımızda sözü diriltmeye çalışanlardan birisiydi.
 
Aynı zamanda iyi bir mütercim olan Hüsamettin Arslan memlekete faydalı olduğunu düşündüğü eserleri dilimize kazandırarak bin bir güçlükle kurduğu ve yaşattığı Paradigma Yayınlarında irfanımıza sunmuştur. Bu gerçekten önemli bir iştir. Bu noktada Hüsamettin Hoca hem akademinin hem yayın dünyasının genel geçer kaideleri dışına çıkarak ve kendi ayakları üzerinde durup kendi düşüncelerini kurarak yeni bir dünya inşa etmeye çalışmıştır.
 
O bilime şiirsel bir dili yaklaştırarak bilim dilinin anlaşılmaz ve ruhsuz metinlerine karşı dilin edebi imkânlarını da sokmanın gerekli olduğunu savunmuştur. Onun bu tutumunda pozitivist sosyologların sosyal bilimleri bir fen bilimi gibi okuma gayretlerine karşı çıkış vardır. Onun duruşu ve eserleri Jakoben ve toptancı anlayışlar karşısında konumlandırılabilir. Hüsamettin Arslan aynı zamanda batıyı yine batıya ait metinlerle deşifre ederek olayların oluş ve gelişme süreçlerinin bir nevi röntgenini çekmiştir. Bu ise ideolojik körlükleri yenip zihinsel bukağılardan kurtulmak için önemli bir rehberdir.
 
Onun derslerde Atilla İlhan’ın “Ulan İstanbul” isimli şiirini okuyuşunu hala unutmam. Derslerde sesi güzel arkadaşlara “altın hızma mülayim” ve “çekemedim akça kızın göçünü” isimli türküleri söyletir derin bir düşünceye dalardı. En çokta onun sigara markaları ile ilgili yorumu aklımda kalmış. Markaları sayar ve o markayı içenler hakkında yorum yapardı. Kendi içtiği sigara için de “entelektüeller de bunu içer” derdi.
 
Hüsamettin Hoca son dönem Türk entelijansiyasının kendi nev-i şahsına münhasır rengi ve kişiliği olan soylu bir entelektüeliydi. Bu “nev-i şahsına münhasır” olmak sözü hocamın bir sohbet esnasında benim için kullandığı bir kelimedir aynı zamanda.
 
“Epistemik Cemaat”in bu taşralı çocuğu genel geçer bilim dünyasının putlarına karşı yine onların dilini kullanarak bir savaş açmıştı. Pozitivist ve materyalist dünya görüşünün hâkimiyeti altında olan sosyal bilimlerde yeniden insanı asıl özne haline getirmek için uğraş verdi.
 
Bence Hüsamettin Arslan’ın hayata dair izdüşümlerinde babasının etkisi çok fazlaydı. Bizi biz yapan değerlere sahip çıkışında, kendi köklerine bağlı oluşunda babasının yansımalarını görmek mümkündü.
 
Hüsamettin Arslan kendi kuşağının içinde derin savrulmalar ve büyük kırılmaların arasından geçerek belli dönemlerde sarsılsa bile hayat trenini kendi gönül raylarımızdan akıtmayı başararak ruhunu Hakk'a teslim eyledi. Allah mekânını cennet eylesin.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir