Aslı’nı İnkâr Etmek İstiyorum Kerem!

ALPER GENCER foto1 copy

ALPER GENCER
Aslı’nı İnkâr Etmek İstiyorum Kerem!
 
Aslı’nı inkâr etmek istiyorum kerem!
Yârin kaşları keman olsa, içimdeki yayları paramparça ederim hemen.
İçime çanlar çakana inat, zehirlerim zangoçlarımı.
Durur ve limanları yakılan bir kentin, gemisiz kalmasını kutsarım kıyılarımla.
Dönecek bir tek yolcusu bile yoktur uğurladığım günlerin.
Erken gelenleri kurşunlarım, suya sererim leşlerini.
Bekleyenler kazansın istiyorum bütün dünya harplerini!
Beklemek, bir mektuba başlayıp yarım bırakmak kadar asil bir niyettir.
Ki bir mektuba başlamak, her şeyden sevip vazgeçmek gibi bir kifayettir!
 
Eliiiif, miiiim ve eliiiif…
Ant olsun harflerine harekeler serpeceğim.
Döneceksin dönecekler döneceğim.
Gecikmeyen yerlerimi vurmalısın sevgilim.
Gecik ve ertelen sen de!
Vaktinde gömüleceksin ne etsen de!
Kalkacak dakik olanların da bir bir naaşı.
Kazanmak istemiyorum hayata karşı!
Karşılıksız çıksam, ümidim nasıl olsa korunmuştur cürmümden.
Beni, vur!
Benden, kurşunlar sapsın!
Bana, çarmıhta iki odun bir haç…
Bırakana kadar ıskalar çak!
Bana bir ergen ölüsü miktarınca iltimas yarat!
Ve bir cezme vuracak gövdemiz, çok şiddetli susarak.
 
Beni anlama, beni anlar gibi yap!
Yorulmayan gövdeni, hamlar gibi yap!
Delik deşik hırkamı tamlar gibi yap!
Ölünüp de yenilen gamlar gibi yap!
Yağmuru yağabilen damlar gibi yap!
Arabi’nin yandığı şamlar gibi yap!
Allah’a eğilen lamlar gibi yap!
Ya beni de al getir, ya bu guslü çöz, içime kırdığın camlar gibi yap!
 
Eğdiği gövdelere rüzgâr bırakan sendin.
Ne gövdeydin, ne eğendin, ne yeldin!
Güneşi mahmuzladım, gözlerine şeddeler vurdu sabah.
Öğlen oldu mu kalbime müracaat edebilirdin.
İkindinin ortasında bana bakman için her şey hazırdı.
Ki akşama anca yetişirdi beni tamamen kabullenmen.
Ol’madın, okunmayan harflerimi yok saydın hep.
Sesin kısaldı, boğuldun mahreçlerde…
Aramızda erken sonlandı hep cümleler!
 
İşte bir kurdun boğazına oturmuş ötür.
Birazdan gemiler kopacak beni bir tufana götür.
Birazdan asalar yağacak nehirlerin Musa’sına.
Ve döşümü firavun’un sevdiği bir kerem ovuşturur.
Kapıları dövmekten hiç evde yoktum.
Bulunmadım, çünkü muttasıl arıyordum.
Bir şeylere yetişemiyor olmanın uykusunu alıyordum.
Sevgilim, bu kahpe düzene bir saat kurmalıyım.
Seni çok seviyorum, nereye başvurmalıyım?
 
Kenti yıldıran bir orman sırrı bahşet bu çölden.
Gerdiğim yay, oklar vurur sonsuzu.
Yerdiğim yar, yoklar durur o’nsuzu.
Seni sevmem hala öldürmediyse seni…
Dönerken…
Beni de getir yanında!
 
 
Ağustos 2011 / Devrim ve Çay

 DEVRIM VE CAY-1

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir