Yalnız Yürekli Ayakkabı

İSA KARATEPE
Yalnız Yürekli Ayakkabı
 
“Şekeri olursa cebinde, sevinirdi ve nedeni bilinmez koşarak mahalleye gelirdi. İşte o zaman alay eden çocuklar nedense severdi onu, iki tane şeker için.”
 
Elleri herkesin eli gibi yumuşacıktı, oyuncağı yoktu, ama babası para bulunca nasıl olursa olsun kendisine alırdı.
 
Yırtık ayakkabısına bakarak bazen bir köşede ağlardı, bir de o sevdiği kuşlara yanardı.
 
Sapanı olmamıştı, uçurtma yapmamıştı babası, ama ne önemi vardı ki!
 
Vurulan kuşlara acırdı zaten.
 
Düşüp sanki yalvarırcasına hep ona bakardı.
 
Yalnızlık gözbebeklerine dokunduğunda bir köşede kalırdı, işte o zaman gözleri hep siyah akardı.
 
Şekeri olursa cebinde, sevinirdi ve nedeni bilinmez koşarak mahalleye gelirdi.
 
İşte o zaman alay eden çocuklar nedense severdi onu, iki tane şeker için.
 
O da bayram ederdi diğer çocuklar gibi, senede bir gün.
 
Belki de cebinde üç beş kuruşu olduğuna sevinirdi.
 
Gündeliğe giden anası elbiseler getirirdi ona, eskice ama son modaydı.
 
Giyinir göğsünü kabarta kabarta dolaşırdı mahallede, diğer çocuklara nispet. Ve bir de masum yalan söylerdi arkasından “Babam aldı bana, babam” “Aslan babam”.
 
Yıllar geçti, yoksulluğuyla okudu, çocukluğundaki umuduna çalıştı ve şeker aldı.
 
Baba oldu ve oğluna yeni ayakkabılar aldı.
 
Aldı da, bir gün canına okudu hayat defteri.
 
O gün evine dönerken, bir şeker için vurmuştu pamuk elli, sapan taşlı hayat…
 
Ve yırtık ayakkabısının tekini ayağından çalarak, o yol kenarındaki kızıl damlaya bırakmıştı.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir