Bir Kepçe Reçel

İLKNUR İŞCAN KAYA Bir Kepçe Reçel |ÖYKÜ|

İLKNUR İŞCAN KAYA
Bir Kepçe Reçel |ÖYKÜ|
 
Hiç sevmedim bu koridorları. Soğuk geldi her zaman için bana. Mübaşirler, hakimler, avukatlar davalılar, davacılar… Tatlıya bağlanan konuların, çorak tarlada açan tek çiçek gibi geldiği bu yerde, bu defa avukat değilim.
 
İnsan bazen rütbelerini tek tek sökmeyi bilmeli. Dünyaya gelişi gibi; saf, temiz, yoksun olmalı bazen. Muhtaçlığı da beraberinde getiren yoksulluğun, çaresizliği kapıdan kovduracak, korumacılık içgüdüsünü ortaya çıkarması söz konusu olabilir tabii. Herkes bir anne olamaz ama arkadaşları, tanıdıkları, az bulunan dostları ile yine de kendini güvende hissedebilir. Çünkü yorulur bir süre sonra. Ayakta durmaktan, yürümekten, sorumluluklarından… İşte benim adımladığım şu iki adımlık koridorda yorulduğumu göz önüne alırsak, hayat yolundaki yorgunluğumu gelin siz düşünün. Patates çuvalı taşımadım elbette. Ancak hayatın ödettiği ağır bedeller de patates çuvalından hafife alınır gibi değil.
 
Beynimin tartabileceğinin üzerindeki bu ağırlık onu iknada geçen saatlerime, günlerime mâl oldu. Sonra “Ah Çiçek! Yetiştirdiği çiçeklere benzemeyen Çiçek. Pörsüdün susuzluktan -ya da galip gelen yıllardan-” dedi bilincim.
 
“Her kendine baktığında omuzların düştü; dizlerin büküldü, yanakların çöktü. Dışarıya akamayan gözyaşların içine birikti de görmezsin hâlâ. Saçlarındaki haberciyi görmemek için, perdelediğin gerçekliği, hiç söylemiyorum. Kıyısında sohbet edip çay içeceğini kendine vadettiğin -maviye boyalı- tahta masa sandalyeli mekân kapanalı on bir yıl oldu. En büyük hâkim vicdanınken, karşısında konuşamadın. Neden bahsediyorsun, sen kendine değer verdin mi ki karşındakinden ne bekliyorsun?”
 
Masaya vurulan tahta tokmak başıma iniyor sanki. Başımda, her kafadan çıkan seslere iniyor. Bu ilginçlikle kaldırdığım kaşlarım, bunu bile normal karşılıyor artık. Hakim bey, beni yıllardan beri tanıdığından, beynimdekileri görmesi de muhtemel. Bakınıyorum çevreme; etrafta kimse yok ki! Boşanma davam yeni vizyona giren, beklenen, alt yazılı bir film mi? Benim filmimi seyretmeye üç beş fırsatçı dışında kim gelir ki?
 
“Çiçek Hanım boşanma için kararlı mısınız? Biraz daha düşünmek ister misiniz?”
“…”
“Çiçek Hanım cevap vermediniz”
 
Bir evlenirken böyle kalakalmıştım, bir de boşanırken şimdi. Bu hâkim bey de ne kadar sabırsız. Sanki tek çeşit kıyafet satan mağazadan elbise alıyorum ve başka tercihim yok gibi. Haklı aslında. Önceden düşünmeliydim.
 
Konuşmadan, yapacağım çok önemli açıklamanın gerektirdiği şekilde, boğazımı ve ses tellerimi temizleyerek, son kez tozunu, isini, kirini yok edip, son dokunuşları yapıyorum.
 
“Hâkim Bey, benim hiçbir değerim yok eşimin gözünde. Bu yüzden bu adamdan ayrılmak istiyorum. Yaşadığım son hadise, beni böyle düşünmeye sevk etti. Başka çarem yok.
“Ne yaşadınız?”
“Bir kepçe reçel…”
“…”
“Bir kepçe reçel benden kıymetliymiş.”
“Bir kepçe reçel mi?”
“Evet. Bahçede reçel yaparken, kavanoz yerine yere dökülen bir kepçe reçel. Onunla konuşurken yaptığım bu sakarlıktan ötürü demediği kalmadı bana”
“Siz söyleyin bakalım, doğru mu bunlar?”
“Evet hâkim bey, ne yapayım seviyorum.”
“Neyi?”
“Eşimin yaptığı reçelleri…”
“…”
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir