SELAHATTİN YILDIZ 
 Bir Devrin Harmanında
 Yazıya bilendiğinde damar
 Kan süte direndi
 Bir kuş bir tüy bırakıp
 Bir kılıç bir asker kuşanıp
 Ufuklarınca vârı dilendi
 Adımları sert delikanlıların
 Aşkları ardı sıra gelendi
 Çıyan dansları yola düşüp
 Coşkun sularda taşı bilendi
 Naralar atınca kör yılanlar
 Çıngırağı pusunun kulağına ilendi
 Taşların damarı kırıldığında
 Yapı yıkıp, han yakıp, yuva bilendi
 Bir kuş tüyü bir akrebe bezendi
 Dul kadınlar çeşme başında
 Kıvrılarak gelen suyu içendi
 Ateş harlanınca eğilir demir
 Su aktığında bükülür mermer
 Ay karanlıkta keser geceyi
 Yokluğunda yârin döşeği titrer
 Endazeler tüllenir gelinlerin süsünde
 Kınalı elleriyle çeyizinde mendiller
 Tufandı gelen harabelerce
 Sarsılan yıkıntıda duvağı çatlayandı
 Ninelerin çorbasında buğulanırdı ayaz
 Tarlasından ekinler sürülürdü ambara
 Hamile gelinlerin sandığındaydı yollar
 Yıpranır bohçasında erlerin mendilleri
 Beklenen yolcu hiç gelmeyendi
 At kalktı şaha ayakları kan
 Koşmaktan yorulan nalı biledi
 Rüzgâr çıngısını gizlediğinde
 Steplere kadar uzandı sesi
 Toprak harf öğretince tohuma
 Akbabalar kurulmuştu cılız dallara
 Yağmurlar ırmakları susattı damlasına
 Güneş avuçlarıyla filizleri istedi
 Açılmamıştı yollar
 Evler kurulmamıştı
 Ahşap evin tahtası henüz sulanmamıştı
 Gelecek doğmamış
 Geçmiş yaşanmamıştı
 Damatların beline
 Kuşak bağlanmamıştı
 Kartallar semaya kanatlanınca tırnakları direndi
 Vurdular da düşmedi
 Düştüğünde vurdular
 Kayaları sertçe öpünce teni
 Düşleri de vurdular
 Serçe kuşu titredi kartalın bakışında
 Yavrusu yuvasında ürkekçe bekleyendi
 Yetimler çıkıp geldi annelerin terinden
 Dumanlar yükselmişti evlerin temelinden
 Bayrakları kuşandı yağız atlı civanlar
 Rahmine düşmüştü istikbalin terleri
 Toprağı eşeleyip yeni yurdu çıkardı
 Ve bir çocuk avazlandı kızıl güneşe
 Parmağını uzatıp toprağın çatlağına
 Sular fışkırsın deyip yarını yeşertendi
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  