Abdülkadir Uslu ile Söyleşi

ABDULKADİR USLUKarikatüre ve
Öyküye Dair
 
Abdülkadir Uslu
ile Söyleşi
 
ELİF YAVAŞ sordu
 
Ege topraklarına, o çok sevdiğim Ege şivesine ve sımsıcak Egelilere kucak açmak istedim. Denizlili bir sanatçıyla, yazar ve karikatürist Abdülkadir Uslu beyle özel bir söyleşi yapmayı arzuladım.  Bu değerli sanatçıyı sizlerle tanıştırmak istedim.
ELİF YAVAŞBaşta öykü ve karikatür olmak üzere şiir programları, resim sergileri, kültür sanat projeleri ve edebiyat üzerine sohbet ettik.
 
Hoş geldiniz değerli Abdülkadir Uslu Bey. Öncelikle söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için bu incelik ve nezaketiniz adına teşekkür etmek istiyorum. Şahsen sizi yakından tanıyan bir takipçiniz, öykülerinizi okuyan bir okurunuz, projelerinizi Denizli yerel gazetelerinden takip eden bir hayranınızım.
Hayatınız ve yazma hikâyenize dair konuşalım. Öncelikle sizi tanıyalım. Eğitim hayatınıza bakınca insan hayran kalıyor. Aktif bir yazar, her gün farklı ortamlardaki etkinliklerle gündemde olan bir araştırmacı ve aynı zamanda üç çocuk babası bir aile reisi, oldukça sosyal bir beyefendisiniz. Hayatınızı gazete röportajlarınız ve dergi yazılarınızdan ayrıntılarıyla okuyan biriyim ama biraz da okurlarımız merak salsın. Öz geçmişinizden kısaca bahsedip kendinizi tanıtır mısınız?
 
1962 Kızılcabölük (Tavas/Denizli) doğumluyum. Hacettepe
Üniversitesi Gıda Mühendisliği (1986), Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Bölümünü (2000) bitirdim. Uzun yıllar karikatür çizdim. Değişik dergilerde, gazetelerde ve albümlerde karikatürlerim yayınlandı. Ulusal ve uluslararası karikatür yarışmalarından 16 ödül aldım. Denizli’de “Karikatür Kursları” düzenledim. 5 Kişisel karikatür sergisi açtım. Karikatür yarışmalarının seçici kurullarında yer aldım; Amasya, Muğla ve Denizli Büyükşehir Belediyeleri karikatür yarışmalarının seçici kurullarında görevim devam ediyor.
 
100.Yıl Çanakkale Öykü Yarışmasında “Mansiyon Ödülü”, 7. Eskişehir Öykü Yarışmasında “Eskişehir Sanat Derneği Özel Ödülü”, Özgürlük ve Barış Öykü yarışmasında “Mansiyon Ödülü”, Güncel Sanat Dergisi 7. Öykü Yarışmasında “Güzel Alanya Ödülü”nü aldım. İlk öykü kitabım “Aydınlık Sineması” ile de “2016 – 1. Arif Baş Ödülü (3.)” ne layık görüldüm.
İl Mizah Dergisi TEBESSÜM’ü, Denizli’de 1985-86 yıllarında ikisi de rahmetli olan Şükrü Tekin Kaptan ve Mehmet Fevzi Yeniçeri ile birlikte yayınladım ve derginin Mizah Yönetmenliği ile Yazı İşleri Müdürlüğü görevlerini üstlendim. Denizli Yağmur Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptım (1989). Kızılcabölük Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptım.(1997-98).
Denizli yerel televizyonu d-TV’ de “Uygulamalı Karikatür Okulu” programını hazırladım ve sundum (1997). Kızılcabölük Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptım (2006-2008).
 
Afiş, broşür ve kitap kapağı tasarımları hazırladım. Araştırma ve öykü kitaplarım var.
Ney, Resim ve Fotoğrafçılık eğitimleri aldım.
2009-2014 döneminde Kızılcabölük’te (Denizli) Belediye Başkanlığı yaptım.
Merkezi Denizli’de bulunan Egeli Araştırmacı ve Yazarlar Birliği (YAZ-AR-BİR) Genel Başkanı’yım.
“yazarBİR Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi” İmtiyaz Sahibi’yim.
Evliyim. Üç çocuk babasıyım.
 
Kitap okuma alışkanlığınız küçük yaşınızda başlamış. Hikâye kahramanlarınız da memleketinizin, Ege bölgesinin insanlarından oluşuyor. Sizce kitaplarınızdaki başkahramanlarınızı yerel halktan ve kendi mahallenizden çağrışımlarla dillendirmek kaleminize güç katıyor mu?
 
Takdir edersiniz ki tasavvur etmekten öte yaşanmışları nakletmek daha kolaydır. Ya da yaşanmışlardan yola çıkarak eksikleri tasavvur etmek daha gerçekçi bir sonuç verir.
Benim şansım çocukluğumdan itibaren birçok insanın yaşamadığı ortamlarda yaşamak, birçok insanın farkına varamadığı karakterlerle iç içe olmak, değerlerimize karşı hassasiyeti ile tarihten taşıyıp geldiği kültürü ile milli manevi değerlere verdiği önem ile kısacası ruhu ile bende derin izler bırakan bir kasabada doğup büyümem ve oradan beslenmem.
Etrafımda beni okumaya teşvik eden, okumam için destek olan ve bende okuma alışkanlığını veren kişilerin varlığı diğer şansım.
Okuma yazma öğrenmemle birlikte hikâye ve roman okumaya başladım.
Bu etkenler yıllar içerisinde benim belleğimde yoğruldu ve yazıya dökülmeye başladı. Dolayısıyla ben zevk alarak yazıyorum çünkü yaşadıklarımı yazarken yeniden yaşıyorum. Gözlemler, okunanlar; yerel kahramanları, olayları, mekânları zenginleştiriyor.
 
“Aydınlık Sineması”, “Kar Vakti”, “Hüsnü Yusuf” ilgi gören üç kitabınız. TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) Gaziantep şubesi kitap çekilişi ve Kitap Şuuru projesine katılmıştım. Sizlerin kitaplarını bu proje sayesinde tanıdık. Ayrıca ben de bir yıldır bu projedeyim ve çekilişten birçok kitap kazandım. Sizce bu tarz kitap okuma ve kitap hediyeleşme projeleri okuma hızımızı artırıyor mu?
 
Ben özellikle Gaziantep TÜRKAV çatısı altında Oğuzhan Saygılı hocamızın gayretleriyle başlatılan ve Türkiye çapında yaygınlaşan “Kitap Şuuru” projesini büyük bir takdirle takip ediyorum. Karınca kararınca destek olmaya çalışıyorum.
Sayın Oğuzhan Saygılı sayesinde okuyan gençler organize oldu. Okuduklarını paylaşmaya, sorgulamaya ve yorumlamaya başladılar. Okuma alışkanlığının yaygınlaşmasında ve pekişmesinde etkisi olduğu kadar bu gruplardan yazan kalemler de ortaya çıkmaya başladı. Bu açıdan da çok önemli bir proje olduğunu görüyorum.
Biz yazarlar için ise bilinçli okuyucu ile buluşmamızı sağlayan büyük bir fırsat.
Kitaplarımın “Kitap Şuuru” projelerinde okunması, anlatılması, değerlendirilmesi benim için önemli bir gurur kaynağı. Bunun ötesinde buralardan gelen her değerlendirme, her eleştiri, her beğeni yeni çalışmalarımda birer yol gösterici.
 
Sosyal medyayı iyi kullanan ve oldukça aktif bir araştırmacı-yazar ve karikatür sanatçısısınız. Türkü ve Şiir Akşamı, Bozok Yaylası Kültür Şenliği, “Şiirini Al Da Gel!” Denizli Şiir Günleri, Türk Ocakları programları, Karikatür Yarışmaları, Ödül töreni ve resim sergileri, YAZ-AR-BİR Atölyeleri, Öykü Yarışmaları, Denizli Horoz gazetesi ile yaptığınız söyleşi ve röportajlarınız, Türkü ve Şiir Dinletisi, Bafra (Samsun) Öykü Günleri, Çarşamba/Samsun Türk Eğitim-Sen Türkü ve Şiir Dinletisi, karma resim sergileriniz ve kitaplarınızla imza günleriniz derken sizi birçok proje ve kültürel etkinliklerle iç içe gördük.
Birçok sosyal ve kültürel aktiviteye nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?
Biz genç yazarlara da ipucu vermek adına düzenli bir programınız var mıdır?
 
Hiçbir şey plansız programsız olmuyor. Çalışma hayatım yoğun geçti. Zamanla yarıştım hep. Üretime ve ihracata dayalı işlerin yetişmesi gerektiği zamanlar net ve değişmezdi. Zaman yönetimini öğrendik ve uyguladık yıllarca. 2009-2014 yıllarında doğduğum büyüdüğüm beldede belediye başkanlığı yaptım. Yoğun bir programla göreve başladık ve taahhüt ettiğimiz projelerin yanında birçok projeyi de ilave ederek gerçekleştirdik. Oralardan gelen alışkanlıklarımız kültürel ve sosyal faaliyetlerimizde de devam ediyor. YAZ-AR-BİR Genel Başkanı olarak yönetim kurulu ile ve üyelerimiz ile birçok program yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Burada önemli olan kişisel birikiminizi, becerinizi ve çevrenizi ekip çalışmalarıyla üretime-faaliyete dönüştürebilmektir.
Genç yazar ve çizerlere tavsiyem bir yandan kendinizi yetiştirirken bir yandan da sivil toplum örgütleri başta olmak üzere ekip çalışmaları içinde yer alarak beceri ve birikimlerinizi buralarda ortaya koyup o ekiplerin projelerine katkı verirken kendinizi de geliştirmektir.
Zamanı yönetebilmek ve ekip çalışmasına uyum sağlamak bence bu işin başı.
 
İmza günlerinize gelip kitabınızı satın alanlarla içten bir diyalog atmosferini ve okurlarınızla fotoğraflarınızı görüyoruz. Tanınmak, sevilmek ve okunmak nasıl bir duygudur?
 
Bütün yorgunluğunuzu alan bir sonuç. Hele bir önceki kitabınızı okuyup beğenmiş olduğu için yeni kitabınızı isteyen okuyucuların yoğunluğu heyecanınızı tazeliyor ve yazmaya teşvik ediyor.
Okuduğu hikâyelerin etkisinde kalıp “Bizim orada da şöyle bir şey olmuştu bunu da hikâyeleştirsen ya.” diyenler, “Falanca hikâyedeki filanca amca bizim köydeki falanca amca mı?” diye soranlar, sizi mutlu ediyor.
 
Bir de siyasî geçmişiniz var tabi. Ülkücü, milliyetçi görüşleri olan ve vatan sevdalısı bir insansınız. 2009-2014 yılları arasında Kızılcabölük (Denizli) Belediye Başkanlığı görevini üstlenmişsiniz. Siyaset ve edebiyat dalı sizce birbirine yakın alanlar mıdır?
 
Bence, siyaset ve edebiyat Türkiye şartlarında akla kara kadar zıt. Sanat-Kültür insanı daha duygusal daha ütopik belki daha romantik. Ama siyasetin kendine göre acımasız kuralları var kişisel beceri, yetenek yeterli olmuyor. Bürokrasi, siyasi iktidar sahiplerinin elindeki güç ve kişisel menfaatlerine dert edinenlerin yarattığı kaosla mücadele edebiyat-sanat insanını yoruyor. Zaten siyasi tarihimize baktığımızda hem edebiyat adamı hem de siyaset adamı diyebileceğimiz kişi sayısı çok azdır. Ama edebiyat, sanat insanı yöneticiler daha başarılı, yararlı ve kalıcı işlere imza atmışlardır. Her şeye rağmen ben sanat, edebiyat insanlarının ülkemizin siyaset ayağında yer alması gerektiğine inanıyorum.
 
Şairlik ve yazarlık adına öğretmen adaylarına önerebileceğiniz ortamlar ve gönüllü olduğunuz dernekler, üye olduğunuz vakıflar var mı?
 
Şairliğe ve yazarlığa hevesli gençlerimiz okul eğitimlerini alırken öncelikle okullarındaki kendilerine yakın buldukları öğrenci kulüplerinde yer almalı.
Bulundukları şehrin şair ve yazarlarını bulmaya çalışmalı. Onlarla tanışmalı. Kültürel faaliyetler takvimini takip etmeli. Yerel gazete ve dergilerle irtibat kurarak yazdıklarını paylaşmaya çalışmalı. Kendine yakın hissettiği dernek ve sivil toplum örgütlerinin kültür kollarında görev almalı.
Değişik alanlarda faaliyet gösteren dernek ve vakıflara üyeliğim var. Kısa adı YAZ-ARBİR olan Egeli Araştırmacı ve Yazarlar Birliği’nin kurucu üyesiyim ve halen Genel Başkanlığını yapıyorum. Kızılcabölüklüler Vakfı’nın kurucular kurulu üyesiyim, yönetiminde de bulundum. Denizli Türk Ocakları üyesiyim, yönetiminde de bulundum. Kızılcabölükspor Derneği üyesiyim, başkanlığını da yaptım. Karikatürcüler Derneği üyesiyim.
 
Özel yaşamınıza detaylı girmeden biraz da aile hayatınıza değinelim. Yazma konusunda babaları gibi eğitim hayatında oldukça başarılı olan iki kızınız ve bir oğlunuz var. Üç çocuğunuz da edebiyat yolculuğunda sizi destekliyor mu?
 
Üçü de mesleki olarak edebiyata uzak. Sağlık alanındalar. Kızlarımdan birisi Tıp doktoru nöroloji asistanı, diğeri fizyoterapist. Oğlum da Tıp okuyor. Özellikle kızlarım okumaya ve yazmaya uzak değiller. Okurlarken yazıyorlardı ve karikatür çiziyorlardı ama şimdi fırsat buldukça yazıyorlar. Ama hepsi de iyi birer okuyucu.
Benim çalışmalarımda destekleri oldukça fazla, hikâyelerimin ilk okuyucuları onlar. Onların tavsiyeleri ve önerileriyle hikâyelerimi son şekline sokuyorum.
 
Hayata bakış açınız nasıldır? Her daim böyle pozitif, karikatür kaleminizdeki gibi eğlenceli ve güler yüzlü müsünüz?
 
Hayata hep umutlu baktım. Hep ideallerim oldu. Finaline ulaşamadığım hedeflerde de ulaştığım kadarıyla yetinmesini bildim. Kuralcı ve ciddiyeti benimseyen bir tavrım vardır. Ağırlığını kaybetmeden espri yapabilen, insanlara karşı hep pozitif ve güler yüzle yaklaşan bir kişiliğim var.
 
Okumayı, yazmayı, araştırmayı, resim çizmeyi, hayatı ve insanları seven bir Abdülkadir Bey tanıdık. Kendi kişiliğinizde sevmediğiniz ve olumsuz bulduğunuz yönleriniz var mı, varsa nelerdir?
 
Kendimle hep barışık oldum. Sevmediğim demeyelim ama zaman zaman rahatsız olduğum yönüm “atak olmamak.” Hesap kitap yapmadan hareket etmeyi sevmiyorum. İki düşünüp bir söylerim. Ama genelde bu tavrımın zarardan çok fayda getirdiğini gördüm.
 
Sizi edebiyata yönlendirenler kimler oldu? Hâlen hayattaysa bu insanlarla iletişimde misiniz?
 
Edebiyata yönlendirmekten yazmaya yönlendirmeyi
anlıyorum. Bu açıdan bakarsak edebiyata yönelişim okumayla başladı. İlkokul öğretmenimin sayesinde okuma alışkanlığı oluştu. Öğretmenim sağ ve halen görüşürüz.
Derslerim çok iyiydi. Kompozisyonlarım başarılıydı. Okul Duvar Gazetesinde hep paylaşılırdı.
Dayılarım, amcalarım kültürlü insanlardı öğretmen mühendis vb. onlar hep okumayı tavsiye ederler, kendi okudukları kitaplardan uygun olanları verirler okumamı isterlerdi.
Geçen gün başka bir söyleşide de paylaştım: Daha ilkokuldayken öykü ve roman çok ilgimi çekerdi. Doğup büyüdüğüm kasabada haftada bir pazar kurulurdu ve o pazarda meyve, sebze, giysi sergilerinin yanı sıra kitap sergileri de açılırdı. Bu sergilerde Kemalettin Tuğcu, Jules Verne, Abdullah Kazanoğlu gibi yazarların kitapları satılırdı. Harçlıklarımdan artırdıklarımla bu kitaplardan alırdım.
Kasabada bir de gazete bayisi vardı. Orada da benzer kitaplar ve çocuk dergileri olurdu, oradan da haftada bir rahmetli dedemle gider bir kitap alırdık. Ortaokula başladığımda da okumaya ilgimin olduğunu gören bazı öğretmenlerim de okumam için bana kitap verirdi. O dönemde de Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Mustafa Necati Sepetçioğlu gibi yazarları tanıdım.
Ortaokulumun muhteşem bir kütüphanesi vardı, Edebiyat öğretmenlerimin tavsiyesiyle oradan da kitap alırdım.
O kadar çok okuyordum ki okuduklarıma benzer şeyler yazmaya başladım. Gerekse Türkçe derslerinde gerekse duvar gazetelerinde kompozisyonlarım ve şiirlerim sergileniyordu.
Liseye geldiğimde de karikatürle tanıştım ve mahalli gazetelerde karikatürlerim, kısa öykülerim, şiirlerim, makalelerim yayınlanmaya başladı.
İlk yazım Denizli Hizmet Gazetesi’nde yayınlandı.
Hergün Gazetesi, Millet Gazetesi gibi gazetelerde de yazılarım yayınlandı. Zaman zaman yoğun zaman zaman da uzun aralıklar vererek üretmeye devam ettim.
Dergiler, gazeteler yayınladım, köşe yazıları yazdım. Böylece edebiyat dünyasının bir köşesinden girdik.
O yıllarda karikatürle de mizah dünyasına adım attık. Orta Doğu ve Yeniçağ gazetelerinde bir süre günlük karikatürler çizdim. Şimdilerde Milli Devlet gazetesinde haftalık karikatürler çiziyorum.
 
Bir de kaleminizi roman türünde deneseniz mesela. Ege şivesini ben çok severim ve Çanakkale’nin Yenice ilçesinde yani memleketimde bu şiveyi hep kullanırız. “Yetti gari, gelipduruz, Bizimoğlan nedipdurun?, hadi gıııı, beri bak, netçez bakem…” gibi cümleler Ege şivesine has sevdiğim cümlelerdir. Özellikle Denizli şivesi ayrı bir güzeldir. Denizli yöresine ait Türk dizilerini, özellikle TRT 1 devlet kanalında bir yıldır her cumartesi ekranlarda olan ve Muğla yöresinde çekimleri yapılan “Kalk Gidelim” dizisini beğeniyle izliyorum. Tam bir aile dizisi ve bizim kültürel değerlerimizi aktarıyor. Günün birinde bir roman yazmayı tasarlarsam Ege şivesini ve o sıcakkanlı halkı herkese tanıtmak isterdim. Sizi roman yazmanız içi teşvik etsem mesela. Hiç roman yazmayı düşündünüz mü? Yetenekli olduğunuzu düşünüyor musunuz ve yakın zamanda Denizli şivesiyle bir aile romanı yazmak ister miydiniz?
 
Ben hikâyeyi sevdim. Daha çok hikâyeler var heybemde birikmiş. Bazen uzun hikâyeye meyilli, bazen sonu açık hikâyelerim olsa da hikâyelerim devam etmeli diye düşünüyorum. Romanda işleyeceğim bir konu yakalarsam o da olur. Ama hikâyelere devam ederken özellikle çocuk romanı üzerinde çalışmak istiyorum, bu konuda ön çalışmalarım var.
 
Hakkı Uslu sanırım kardeşiniz oluyor. Kendisinin Ankara’daki etkinliklerini ve o güzel el emeği sulu boya tablo çalışmalarını, kişisel resim sergilerini ilgiyle izliyorum. Hakkı Uslu ile beraber ağabey-kardeş eşliğinde sulu boya ve karikatür alanında ortak çalışmalar yapıyor musunuz? Beraber tasarladığınız ilginç projeleriniz var mı?
 
Hakkı Uslu kardeşim. Onun karikatürle çizgiyle tanışmasına vesile oldum. Yönlendirdim. Çok başarılı çalışmaları oldu. Öğretmen kökenli olması münasebetiyle “eğitim ve karikatür” üzerine çalışmaları oldu. Ellinin üzerinde çocuk kitabı yazdı. Sayısız kitap resimledi. Son dönemde de suluboyaya yöneldi ve orada da başarılı çalışmalar üretmeye devam ediyor. Ortak çalışmalarımız devamlı oldu. Mesela kitaplarımın görsel düzenlemesi, kapak düzeni ona ait. Hüsnüyusuf’un kapak resmi de onun.
 
Öykülerinizi kimsenin okumayacağını bilseniz yine de yazar mıydınız? Kitap yayınlamayı ne zaman düşündünüz?
 
İlginçtir, hikâyelerimi yazdığımda birileri okusun kitaplaştırayım diye yazmadım. Dönem dönem aldığım notlar vardı: unutulmaya yüz tutmuş kelimeler, olaylar, kahramanlar, hisler, duygularla ilgili. Belediye başkanlığından sonra bunlar elime geçti. Hikâye çalışmalarım bu notları genişletmekle başladı. Epeyce birikince edebiyatla ilgili çevremdeki dostlarıma gösterdim. Onların teşvikiyle de “Aydınlık Sineması”nı yayınladım. Olumlu tepkiler alınca “Kar Vakti” ve “Hüsnü Yusuf” peşi sıra geldi.
 
Sırada gerçekleştirmek istediğiniz hangi yeni hayaliniz var?
 
Yazmaya devam. Projeler yazmaya dayalı hep.
 
Tamamen karikatürlerden oluşan bir çizgi roman serisi, resimli çocuk dergileri yayınlamayı düşünüyor musunuz?
 
Çocukluğumuz Zagor, Tommiks, Teksas gibi çizgi romanlarla geçti. Çizgiye sempatim belki oralarda başladı. Hikâyelerimdeki betimlemeler belki çizgi roman karelerini andırıyor. Onlara benzer bir şeyler yaratmak gençlik hayallerimdendi. Hatta çizgi film çalışmalarının yapılması gerektiğini böyle bir projede yer almak gerektiğini düşünürdüm.
Dergi konusunda kısmen bir denememiz oldu. 1986 yılında Tebessüm adında aylık bir mizah dergisi yayınladık. Üniversitede okurken. 6 sayı çıkarabildik.
Çizgi roman üretmek, çocuk dergisi hazırlamak üstesinden gelebileceğimiz işler ancak yayıncılık işi büyük bütçeler gerektiriyor. Üretime devam edebilmek için ürettiğinizi pazarlamanız gerekiyor. Sıkıntı burada. Hele çizgi film önü açık ve Dünya piyasasında açığı olan bir sektör ancak bir ekip ve sermaye gerektiriyor.
 
Yakın zamanda antolojilere alınan ve İLESAM’da seçilen öykülerimi ben de kitaplaştırmak istiyorum. Tamamı yazı olmaktan öte içinde biraz görsellik barındıran resim ve karikatür çizimleri, karakalem çalışmaları olmasını çok arzuluyorum. O gün geldiğinde tecrübeli bir karikatürist olarak eserimdeki kitap kapak tasarımında ve sayfalarımın karakalem karikatür çizimlerinde bana destek olur musunuz?
 
O gün gelsin inşallah desteğimiz olur. Sizlerin eserlerinin de yayınlandığını görmekten ve katkıda bulunmaktan ayrıca memnun olurum.
 
Öykü yazmak isteyen gençlerimize önerileriniz nelerdir?
 
Bol bol okusunlar. Yayınlanmış usta malı öyküleri incelesinler.
 
İzmir “İLKSES” gazetesinde 23 Temmuz 2018 Pazartesi günü yayınlanan röportaj başlığınızda “OKUMAK=YAZMAK” konu başlıklı güzel bir sohbete konuk olmuşsunuz. Tam bir sayfalık manşet yazısında sizi tanırken o röportajdan keyif almıştım. Gerçekten de yazabilmenin ilk koşulu okumak ve küçük yaştayken kitaplarla tanışmak mıdır?
 
Suyun bardaktan taşması için bardağın dolması lazım.
Yazmaya başlamak için önce dolmanız lazım. Taşanlar üretilen eserleri oluşturur. Okumak birinci şart bence. Çünkü okuyarak öğreniriz, gelişiriz, ufkumuz açılır, hayal gücümüz genişler, sorgulamayı öğreniriz. Yani dolarız. Gözlemlemeyi de başarabilirsek, edebi becerimizin yardımıyla üretmeye başlarız.
 
Günümüz gençlerinin kitap okuma etkinliklerini nasıl buluyorsunuz?
 
Başta da bahsettiğimiz gibi Kitap Şuuru benzeri projelere dahil olan bir grup gencimiz var. Bunları yürekten alkışlıyorum. Onların dışında da bireysel olarak oluma alışkanlığı kazanmış gençlerimizin olduğunu biliyorum. Basılı kitap yerine dijital ortamdan okuyan gençlerimiz de var. Ben olumlu bakıyorum. Ancak her ferdin okuma alışkanlığı kazanmış olduğu bir Türkiye benim hayalim. Biz yazarlar olarak, yayınevleri olarak yeni tip okuyucuya ulaşma yollarını yakalamak ve eserlerin yapısını da yeni okuyucu tipine uygun hale getirmek lazım.
 
Türkiye gençlerine tavsiyeniz nelerdir? Bir gün çocuk şiirleri yazıp yayınlamak ister miydiniz?
 
Bol bol okusunlar ve yazsınlar. Çocuk şiirleri de yazmak isterim ama yeterli seviyeye geldikten sonra özel çalışmak lazım.
 
Sizi “Kar Vakti” adlı öykü kitabınızla tanıdım. İyi ki TÜRKAV Gaziantep şubesinin “Kitap Şuuru” etkinliği ve her cumartesi Oğuzhan Saygılı Bey ile beraber ana sayfada çekiliş yaptığımız “Kitap Hediye Ediyoruz” kampanyasına, Hediye kitap çekilişine katılmışım. Kitap kapağınızı da beğendim. Yere düşen her kar tanesinin birbirinden farklı olduğu gibi kapak görseli de kitabınızın içinde farklı öyküleri barındırmış. Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınlarından çıkıp da ücretsiz olması, bence Denizli halkı ve biz genç eğitimciler adına eşsiz bir fırsat. “Kaleminize ve yüreğinize sağlık” diyorum. On bir öyküden oluşan kitabınızdaki “Emanet Ceket” adlı hikâye beni çok etkiledi ve gözlerim doldu. Sanırım bu olay kendi topraklarınızda yaşanmış gerçek bir anıyı barındırıyor olsa gerek. Biraz bahseder misiniz?
 
Emanet ceket farklı dönemlerdeki farklı detayların kurgulandığı bir hikâye. Her aşaması hemen hemen gerçek olaylar, gerçek mekânlar, gerçek kahramanlarla dolu. Bir Anadolu kasabasındaki hayatın acı gerçekleri, idealist öğretmen, kahveleriyle evleriyle insanlarıyla sevecen mutlu bir kasaba; yardımseverlik, dostluk, komşuluk ilişkileri, vefa gibi unutulmaya yüz tutmuş duyguların işlendiği bir hikâye. Bir azmin, yoklukların hikâyesi.
 
“Kar Vakti” öykü kitabınızı severek okudum. Kitap çekilişinde Hüsnüyusuf, Aydınlık Sineması kitaplarını çok istesem de çekilişte bana çıkmadı ve başka bir okuyucuya nasip oldu. Diğer kitaplarınıza ulaşınca, bir imza gününüzde o eserlere dair konuşalım. Kar Vakti gayet güzel, sade dilde bir öykü kitabı ve her yaşa hitap eden bir eser. Tek eleştirdiğim nokta; her ne kadar çocuk öykü kitabı olmasa da içinde karikatürsel görsellikler yer alabilirdi, diyorum. Yetişkinler düzeyinde yeni bir öykü kitabını kalem alırsanız, eserinizdeki öykülerin içeriğine uygun çizimlerle kendi kaleminizle karikatür ve çizgi çalışmalarına yer vermek ister misiniz?
 
Aslında ben de düşünmedim değil çizgilerle desteklemeyi. Ama ben kelimelerle çizdiğim portreleri, mekânları çizgiyle kısıtlamak istemedim. Okuyucunun okuduklarından yola çıkarak görselleri kafasında oluşturmasını istedim. Böyle olunca okuyucu hikâyelerin içine daha rahat girdi sanki.
Ama hazırlayacağım çocuk kitaplarını kendi çizgilerimle süsleyeceğim.
 
Oldukça eğlenceli bir sohbetti. Tüm içtenliğiniz için şükranlarımı sunuyorum. Bu güzel sohbet ile Balıkesirli öğrencilerim de sizi yakından tanımış olacak. Son bir soru ile röportajımızı bitirelim.
Karikatür ve resim sanatı insanı ruhen dinlendiriyor mu? Yeteneği olsun ya da olmasın herkese bu sanatı tavsiye eder misiniz?
 
Bence her sanat dalı insanı ruhen dinlendirir ve manen zenginleştirir. Eğer bir kişi istiyorsa ve başarmak için gayret sarf ederse günümüzde yaygınlaşmış kursları takip ederek mutlu olabileceği düzeyde resim, karikatür çizebilir.
 
Güzel bir röportaj oldu, teşekkür ediyorum Abdülkadir Hocam. Sohbet ederken edebî bir keyif aldım. İnşallah sizi yakından tanımak isteyen okurlarımız da mutlu olurlar. Umarım gençlerimiz de farklı kitap projeleri ve imza günlerinizde öykülerinizle, karikatür yarışmalarınızla tanışma fırsatı bulurlar. Yeni bir röportajda ve şiir günlerinde buluşmak dileğiyle… Ege halkını, Denizli ilini muhabbetle kucaklıyorum.
 
İlginiz ve hassasiyetinizden dolayı ben çok teşekkür ediyorum.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir