MÜŞTEHİR KARAKAYA
 Kırgınlık Kapısı
 bağışlayınız sevgili zühre yıldızı
 bir üçüncü yüzüm
 ibresini şaşırmış bozuk bir saat
 vakti yudumlayamaz her fani gibi
 şaşırdığın uykusuzluk
 ölüm saati değil
 yorulup düşerse bu kızgınlığın
 sinsi silahlı bir kabahatin
 yakıp durmasıdır neyse o
 kavurucu füzyonu bir tenin
 kördür elemi
 isyanı sağır
 durduğum yerde durursan
 annesini arayan bir şair bulursun
 oysa ki kendini çamura atan
 nehri bir cilvebaz oyunun kurbanı
 firariyim, gözlerim yerlere aksın
 umut ettiğim her bela
 hasretliğin tufanıdır yarım bırakılmış
 ipleri koparırsan kalbi çok acır
 düştüğü her kuyu sessiz
 vurursan tam vur
 gönder yokluk kapısına ölüm burcuna
 kırgınlık kapısında
 bırakma yaralı yoksa
 fermanı boynunda asılı gibi mahkum
 içinde kan akan bir nehir var
 anlamasan da boşver
 kendini düşürmenin alametini
 belki yoldan geçen bir efsanesin sen
 belki düşünde kuş uçurdular tenine
 sebepsiz değil tetiğe dokunan el
 seni bizar seni dargın
 şaşırmış biraz seni
 belli ki öyküne sardığın bir yumak teli
 pişmanlığın gadrine uğratır
 ben hep kırgınlıkların
 kürek mahkumu diye
 tozlu yollara yamalı ellerle sürüldüm
 kilitlersen kapını
 kesilir bu lâl dilim
-bir yanlışın kırk dili varmış,
bir doğru anahtar onu açamamış.
derler ki, kızgın bir demirle dağlamışlar
ancak elli iki günde dağılmış-
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  