İsyan Kapısı

MÜŞTEHİR-KARAKAYA-2

MÜŞTEHİR KARAKAYA
İsyan Kapısı
 
-önceden-
 
üç beş ömür
onbeş ömür lulu
kraliçenin tacına denk
güneşin su içirmesi ay’a
ve sarması kollarıyla
ömrün ömürle biçilmesine
denk düşer
ayın hastalanması
lulu güneşin ölmesi
 
bu kadar elemi
taşımasıdır isyan
kraliçenin ağlamasıdır
kralın bozuk lisaniyla
ömrün geçilmesidir lulu
kralın tahtından
taş kokan soğuk revaklar
 
isyan
söndürülmüş vezüv alevi
yağmurlarla gelen
bir dizenin peşine takılıp
kovulmasıdır saray bahçelerinden
 
çat kapı kraliçe
krallığa layık değilse eğer
dağları un ufak eden
alışkın olmadığı
kapıları açan ölümcül hastalıklara
orda durmaz lulu
hiç duymamıştır ömrünce
bu kedere
bu isyan dolu kelimelere
kıyamadığından
başından inderemediği taca
ve kadere
elbet güneşin ayı sardığı yerde
kırarak bir kere daha
kalemini
lulunun yüzüne düşen perçemine
kurban verecekti
işte bu kral
ölüme giderken
 
hep olacaktır lulu
sözlerini ağırdan alanlar
ve bilmeyecekler
kalemin yerine
dile gelen isyanın
aslında kralın kraliçeye
ihaneti değil
olsa olsa kraliçenin
başından indiremediği
ay halesinin
ışık düşürmesidir yere
 
-sonradan-
 
sessizlik bizi yer
sonsuzluk için açılan kapıdan
yirmi yıl geriye gitmenin adı
isyan
bir sabah bir adam
koparırken gülünü kraliçenin
ona bağırmasıdır
 
kaf dağına uçan simurg bizimdir
ekmeğin
şakağımızdan düşüp
karnımıza değdiği o yere
andolsun içecek suyu olmayana
her harfin beline yüklediği güçlü zamana
arafa giden ipi kendisi bulana
yusuf’u kuyudan çıkaran kervana
ve ben sana demedin mi diyene
ve uyluğundan cinsini çıkarana
bekleyeni sessizlik bilir
sırra dair
ki ey isyanın ucunu tutup
beline bağlayana
beni aş sonra diyen
kalbimizdeki söz bukağılarını çözen
bakmışız hava kararmış lulu
sürttükçe ayaklarımızdan ateş çıkaran
bir sürgündür
bizi
saraya iten
 
-şimdiden-
 
bir kadın sözlerini yerse
ışığa kıyamaz
kendini asarsa maunun ibrişimiyle
geceye kıyamaz
örterse penceresini
palmiye yapraklarıyla
susana kıyamaz
yanılmak için
ya güneşin altında duracak
ya boşaltacak zembereğini
ay ile yıldızların
 
ve adam
öyle üşürken lulu
bir bilinmezlik içinde
paçasından akan isyanın
dışında kalan tüm taşlarını
sarayın içine taşıyacak
güneşin ayı bürüdüğü yerde
üstünü örtecek
tüm
coğrafyaların

 

18 mayıs 2012
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir