Hece Taşları Dergisinin 53. Sayısı

Hece Şiirleriyle
Dolu Dolu
 
Hece Taşları
Dergisinin
53. Sayısı Çıktı
 
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki yine hece şiirleriyle dolu dolu olan Hece Taşları dergisinin 53. sayısı çıktı.
 
Bu sayıda şiirleriyle, yazılarıyla yer alan isimler:
 
Muhsin İlyas Subaşı, Tacettin Şimşek, Temür Melik Dedekurt, Ekrem Kaftan, Mustafa Sarı, Yaqub Kərimi, Habil Yaşar, Sergül Vural, Hüseyin K. Ece, Abdullah Gülcemal, Ali İhsan Kekeç, Bircan Akyüz, Durani Kocaga, Ahmet Yıldırımtepe, Erdal Noyan, Emine Savaş, Ali Kemal Mutlu, Yaşar Özden, Sebahattin Karadaş
 
“Hece Taşları” dergisinin 53. sayısında yer alan Tayyib Atmaca’nın “Uçakla Biçtiler Gökekinleri” yazısını ve Muhsin İlyas Subaşı’nın “Gece Türküsü” şiirini tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 
TAYYİB ATMACA
Uçakla Biçtiler Gökekinleri
 
İnsan geç yetişen nesil ağacı, nasıl bakar isen öyle yetişir, vakti gelip sorumluluk alınca, çağ açıp kapatan bir fatih olur, dağlarda yürütür kadırgaları, barışta bir şefkat elçisi olur, nerede bir mazlum feryadı duysa, gözünü kırpmadan sefere çıkar, karşısına küffar ordusu çıksa, döne döne meydanlarda vuruşur, ya şehit ya gazi olmadan dönmez. bazen ulubatlı bir hasan olur, burçlarda bağrını sipergâh eder, düşürmez elinde şanlı sancağı.
 
İnsan azdığında yoluna çıkan, bir serçeye bir şarjörü boşaltır, kibrinden gözünün önünü görmez, hak hukuk adalet güçte toplanır, gücün yoksa haksızlığa uğrarsın, arkanda bir dayın varsa korkmazsın, hangi yana vursan keser kılıcın, sözünün üstüne söz diyen olmaz, aldatmayı sever asla aldanmaz, konuşurken yüksek sesle konuşur, alçaklarla alçalarak yükselir, o konuşur herkes başını eğer, devamlı kendine yontar keseri, haşa yüksek dağlar onun eseri.
 
İnsan sabır tezgâhında yetişir, kazanırken alın terini döker, haramın semtinden transit geçer, verirken gözünü yumarak verir, alırken utanır titrer elleri, bir kuş görse selam verir gülümser, çocuk görse içi içine sığmaz, elinde avcunda ne varsa verir, gönül yapar gece gündüz durmadan, bir yetimi görse okşar başını, sözün doğrusunu taşır yanında, yunus gibi çiçeklerle konuşur, can deyince bin can çıkar
ağzından, susunca içinden inci çıkarır.
 
İnsan yaşadığı çağa tanıktır, iki bin on altı on beş temmuzda, ay küstü yıldızlar görünmez oldu, masum insanların canevlerine, gökten ölüm yağdı yollar kapandı, bu vatanın toprağında yetişen, aklını düşmana ipotek eden, hasan sabbah mektebinde okumuş, kanında türklükten damla kalmamış, birbirinden tehlikeli mankurtlar, birden bire canavara dönüştü, leopar tanklarla köprüyü tuttu, insan harmanına ateş bırakıp, uçakla biçtiler gökekinleri.
 
MUHSİN İLYAS SUBAŞI
Gece Türküsü
 
Beni çağırma çöle, ben zaten oradayım,
Bilmem bu çöl nerdedir, bilmem ben neredeyim?
Işık tut yollarıma Senden Sana gideyim.
Bir vuslat kapısı aç, ötesini nedeyim,
Beni bana bırakma dergâhına al beni,
Üzerime örtü yap o sıcacık gölgeni.
 
Bak, kuşların dilinde benim çığlıklarım var,
Ah, çöllere düşsem de üstüme gelir dağlar,
Dolunay geceleri hayallerime doğar.
Acımazsan halime, yüreğime dert yağar.
Her gece kaderini kendi eliyle dokur,
Saatlerin yönünü çevir bana doğru kur.
 
Sensiz rüyalarımı yıldızlarla bölüştüm,
Senin için bilmem ki hangi umuda düştüm?
Hasretin kelepçe mi, ateşlerinde piştim?
Kırdım prangaları yıllarca Sana koştum,
Beni yakma umudun alevden pençesinde,
Kanamasın gözlerim buluşma gecesinde.
 
Dervişin asasına asılmasın kaderim,
Ben de aşk dervişiyim, izlerinden giderim.
Yandıysam bu çöllerde kaderime gülerim
Sende buldum sonsuzu bunu bilesin derim,
Ufuklar umuduma her gün bir kapı açar,
Gönlümdeki kuşlarım gölgene doğru uçar.
 
Yönümü sormasınlar, kuşandım kâinatı,
Kaç çileyle boğuştum geçmek için sıratı,
İçimde şaha kalkmış, deli rüzgârın atı,
Kaybolsun ister miyim böyle bir saltanatı?
Gider sonsuza doğru, ruhumu kanatarak,
Derdim aşkla beslenir beni bu halde bırak!
 
Sanki bir vahşi kuşun peçesine tutsağım,
Direnmeyi kaybettim artık geçiyor çağım,
Tutmazsan ellerimi söner bir gün ocağım,
Sonsuzluğa yalnızca Sen’le ulaşacağım,
Beni bu halde koyma, gurbetine sar beni,
Bulutlar kundağımdır, inanmazsan sor beni.
 
Suların türküsüyle yıkanırım her gece,
Seninle buluşurken utanırım her gece,
Her gece içimdeki duygular bin bilmece,
Senden gelen mihnete katlanırım her gece
Bunca kahrın yükünü üzerimden al artık,
Benimle güne uyan, gel, benimle kal artık!
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir