Hayal Kırıklığı

NURAN KÖSE BAYDAR Hayal Kırıklığı

NURAN KÖSE BAYDAR
Hayal Kırıklığı
 
Sen hiç uçurtma olmayı hayal ettin mi sevgili?
Ben ettim, ama her defasında uçmak yerine yere çakıldığımı izledim. Ne vakit rüzgârına kapılsam ben, gökyüzünde bulurdum kendimi, kollarını iki yana açmış mavinin tüm tonlarına sarılır gibi. Gökyüzüyle buluşmaktı gözlerinin gözlerime değmesi. O kadar narindi ki gözlerinden süzülen o ışık, düşsem bile bir an, acıtmaz derdim.
Kolum kanadım kırıldı…
 
Sen hiç okyanus olmayı hayal ettin mi sevgili?
Ben ettim, ama her defasında dalgalara yenik düştü güçsüz kalbim. Ne vakit rüzgârına kapılsam ben, huzura yakın bir kıyıda bulurdum kendimi, dingin, sakin, adeta suya teslim olmuş bir sandal gibi. Okyanusun derinliğini kalbine, rengini gözlerine, dalgasını sesine verirdim. Boğulmak mı? Haşa, senin yanında ölmeyi bile hayattan sayardım. Emrin olurdu, o kadar naifti ki dilinden dökülen her söz. Batacak bile olsam dibe, çeker alır derdim.
Hasrete boğuldum…
 
Sen hiç toprak olmayı hayal ettin mi sevgili?
Ben ettim, ama her defasında öldüm de dirildim. Ne vakit rüzgârına kapılsam ben, bir toprağın bağrında bulurdum kendimi. Toprak saçlarından almıştı adeta rengini. Kokusu gül yüzünden derilmişti. Kalbimi ektim, yediverenler bitsin istedim üstümde, can olayım sana, karışayım soluğuna, dolayım yeşil bir ağacın yaprağından ruhuna… Sarmaşık misali sımsıkı sarılayım boynuna. Güneş gibiydi ellerin, o kadar sıcaktı ki avucuma yayılan o his, yansam bile sevda yanığı bu, kurutmaz derdim.
Çöle döndüm…
 
Esme artık yüzüme ey rüzgâr deli deli
Kalmadı hayalimde basacak bir bamteli
 
Hayal Kırıklığı

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir