LEYLA KARATAŞ 
 Gönlümüzde Asılı Kaldı Gülüşlerimiz
 Her yanı ekmek kokan sokağımdan geçerken
 ne rüzgâr itti beni kendimden az öteye
 ne içimi üşüttü durmadan yağan yağmur
 ürkmedim hiçbir zaman solumdan ve sağımdan
 hayallerimi salladığım salıncağımdan
 hiçbir zaman düşmedim
 Ne umutsuzluk vardı ne huzura açlığım
 doyururdu ruhumu kızıl tenli yapraklar
 ne yarın derdim oldu ne yarınki harçlığım
 ne ayağımda lastik pabucumla bir çocuk
 ne parlak demir ökçe ayakkabımla kadın
 sarılamadım masum büyüyen hasretime
 hiçbir zaman sevmedim güne düşen öfkeyi
 ve sırrı bende saklı hayatın yarasını
 hiçbir zaman deşmedim
 Gün gün sevda içindi yollardan dönüşlerim
 uyutulmuş gibiydi anneden yoksun sevgi
 nohutlu odalarda baklalı sofalarda  
 o bacası çekmeyen kuzine sobalarda
 yayılırdı portakal kabuğu kokuları
 karışırdı havaya
 ve ateş yavaş yavaş sönmeye yüz tutarken
 ve kar gece yağarken ve gün birden batarken
 hiçbir an üşümedim
 O yıkılmaya mahkûm eski ahşap evlerde
 sızılı canım canlar, gülüş vardı her derde
 arkama dönsem yeterdi uzanır dokunurdum
 yazamadığım bütün çocuk satırlarıma
 eski gazetelerden yaptığım ve sattığım
 kese kâğıtlarını ne çok taşıdı omzum
 hiçbir zaman bıkmadım
 Ateşteki kalaylı bakır tencerelerden
 gelirdi burnumuza tarhana kokuları
 ceplerimizde kuru üzüm sarı leblebi
 katardık masallara en güzel uykuları
 zordu hayat
 ve zordu soğuk odalarda aşk
 yaşamak zordu heyhat…
 hiçbir an yaşamadım
 Başımızı yorganın altına koyardık da
 sessizce konuşurduk
 duyulmasın isterdik çılgın gülüşlerimiz
 çamaşır durulama suları leğenlerde
 köpük köpük sabun kokusu narin ellerde
 gül kokan cançiçeği açardı düşlerimiz
 yürekten yüreğeydi ve yanaktan yanağa
 gönlümüzde asılı kaldı öpüşlerimiz
 hiçbir zaman öpmedim
 Saksılarda üşüyen çiçekler vardı benlik
 gün saatlere yenilir biterdi aydınlığı
 hatırlanan ne sondu bu rüyada ne de ilk
 eskitti zaman bakır cezveyi çaydanlığı
 ömür dediğin ne ki günler geçiyor işte
 takvim yapraklarında saklı savrulmayanı
 hiçbir zaman görmedim
 Gönlümüzde asılı kaldı gülüşlerimiz
 karlar başka yağıyor şimdi yağmurlar başka
 karanlık bir çığlığa karışmış düşlerimiz
 bu hayat aşka karşı yalnızca sonsuz aşka
 “Bahçelerde çılgınca açan çiçekler biziz”
 hiç böyle diyemedim…
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

