Çanakkale Türküsünün İki Farklı Versiyonu

Çanakkale Türküsünün İki Farklı VersiyonuOMAR Sanatçıları
Seslendirdi
 
Çanakkale Türküsünün
İki Farklı Versiyonu
Arşivlerden Çıktı
 
Çanakkale Türküsünün İki Farklı Versiyonu"Ana ben gidiyom düşmana karşı" dizeleri Çanakkale Zaferi ile özdeşleşen Çanakkale Türküsünün iki farklı versiyonu arşivlerden çıktı.
 
Türkünün Osmanlıca yazılmış iki farklı versiyonu, İÜ Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi sanatçıları tarafından seslendirildi.
 
İstanbul Üniversitesi Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMAR) sanatçıları, arşivlerden çıkan Çanakkale Türküsü'nün iki farklı versiyonunu seslendirerek, Çanakkale Zaferi'nin 105. yıl dönümünde dinleyiciyle buluşturdu. 
 
OMAR, unutulmaz kahramanlık destanlarının yazıldığı Çanakkale Zaferi'nin 105. yıl dönümünde sanat adına güzel bir başarıya imza attı. 
 
OMAR sanatçıları, Çanakkale Zaferi ile özdeşleşen ve dillere pelesenk olan Çanakkale Türküsünün arşivlerden çıkan iki farklı versiyonunu kaydetti. 
 
Bilinen büyük müzik yayıncılarının yanı sıra İstanbul'da müzik yayıncılığı yapan Ali Rıza Muzıka Mağazası adındaki kuruluşun, Gıda-yı Ruh başlıklı, küçük boy ve "Müntehab Şarkı ve Kantolar" ibaresiyle yayımladığı çok sayıda nota bulunuyor. Yayın tarihi belli olmayan ve her on beş günde bir neşr olunan notalar, Babıali civarında Hakkak Ütüciyan Matbaası'nda basılıyor. 
 
OMAR tarafından ses kaydı gerçekleştirilen ilk türkünün notaları, bu seri içinde 19 numarada "Edirne'den çıktım başım selamet / Çanakkale'ye vardım koptu kıyamet / Ah gençliğim eyvah / Çanakkale içinde aynalı çarşı / Anne ben gidiyorum düşmane karşı / Ah gençliğim eyvah / Çanakkale içinde duman bürüdü / On birinci fırka harbe yürüdü /Ah gençliğim eyvah" dizeleriyle yer alıyor. 
 
İkinci türkünün notaları ise aslen Yafa doğumlu olan ve 20. asır başlarında İstanbul'da müzik yayıncılığı yapan Şamlı Selim'in geniş yayın yelpazesi içinde bulunuyor. 
 
Risale-i Musıkiye veya Musıki Gazetesi – Chant Turc veya Risale-i Musıkiye veya Müntehib Nota Parçaları – Chant Turc başlığıyla yayımlanan küçük boy bir yaprak nota serisinin 13. notasında yer alan düyek usulündeki türkünün bestecisi Kemani Kevser Hanım olarak yazılı. 
 
Çanakkale Marşı adı ile yayımlanan türkünün sözleri, "Edirne’den çıktım başım selamet /  Harbe dahil olmadan koptu kıyamet / Of gençliğim eyvah / Çanakkale'sinde vurdular beni / Nişanlımın mendiline sardılar beni / Of gençliğim eyvah / İstanbul'dan çıktım başım selamet / Çanakkale'ye varmadan koptu kıyamet / Of gençliğim eyvah / Çanakkale içini duman bürüdü / Kırk altıncı fırkanın namı yürüdü / Of gençliğim eyvah / Çanakkale içinde bir dolu testi / Analar babalar ümidi kesti / Of gençliğim eyvah" dizelerinden oluşuyor.
 
2 bini aşkın sayıda eser erişime açıldı
 
Türkülerin kaydını gerçekleştiren İÜ OMAR'ın Kurucu Müdürü Gönül Paçacı Tunçay, eserlerin eski versiyonlarının görülebileceği Osmanlı Dönemi Müziği Arama Karşılaştırma Portalı'nı hayata geçirdiklerini söyledi.
 
Tunçay, farklı koleksiyonlardan temin ettikleri eserleri yan yana görülebilecek şekilde taradıklarını, makam, usul, form, kaynak, alfabe-notasyon cinsi ve yazıldığı dönemlere ilişkin bilgileri ilişkilendirerek erişime açtıklarını anlattı. 2 bini aşkın eserin şu anda erişime açıldığını aktardı. Sitede yayımlanmak üzere hazırlanan 8 binden fazla tarama yapıldığını belirtti.
 
Bu eserlerin büyük bölümünün 1928 yılı öncesi ve Osmanlıca olduğunu belirten Tunçay, "Üzerinde çalıştığımız alan Osmanlı dönemi müziği olduğu için bağlantıyı kuralım istiyoruz. Bugün de bilinen eserlerin daha eskiden yazılmış matbu ya da yazma halleri." dedi.
 
"Bu iki nota en eskileri"
 
Tunçay, özel günlerde, o tarihe ilişkin eski eserleri seslendirip yayınladıklarını anlattı:
 
"Yaptığımız çalışmalar sırasında Çanakkale Türküsü'nün bu iki versiyonu dikkatimi çekti. Çanakkale Türküsü çok özel bir eser. Bir notada Kemani Kevser Hanım eserin bestekârı olarak görülüyor. Kemani Kevser Hanım dönemin önemli bir müzisyeni ve bizim kurumumuzun en eski keman hocalarından, Darülelhan'da 1917'de ders vermeye başlayan ilk kadrodan. Hatta çok bilinen Nihaved Longa'nın bestekârıdır.
 
Notayı yazıldığı haliyle stüdyoda seslendirdik. Benim ilgimi çeken Kemani Kevser Hanım'ın bestelediği güftenin içinde 'Kırk altıncı fırkanın namı yürüdü' diyor.  Ali Rıza Muzıka Mağazası'nın versiyonunda ise 'On birinci fırka harbe yürüdü' diyor. Bu nedenle harp tarihi açısından da çalışılması gereken bir tarafı var. Burada müzik üzerinden farklı bilgiler var. 'Edirne'den çıktım, başım selamet' diye başlıyor iki nota da. Bence yazılı kaynakların içinde -el yazıları varsa onlar hariç- bu iki nokta en eskileri."
 
"Güftesi anonim"
 
Türkünün güftesinin anonim olduğunu belirten Tunçay, "Bugün bu türkü, Kastamonu türküsü olarak biliniyor. Kastamonu Çanakkale Savaşları'nda en çok şehit veren illerden biri olduğu için bağlantılandırılmış. Hâlbuki bunun sebebi, Kastamonulu İhsan Ozanoğlu adlı bir zat. Bu konuyu biraz araştırdım. Bu kişi 1907 doğumlu ve 1981'de ölmüş. Dolayısıyla türkünün oluşmaya başladığı, notaların yazıldığı dönemde kendisi çocuk. Bu türküyü tevarüs eden ilk ağız olamaz. Belli ki harbe gidip dönenler veya destancılar, aşıklar aracılığıyla yayıldı. Ama genelde Kastamonulu İhsan Ozanoğlu'nun kaynak kişi, derleyenin de Ankaralı Muzaffer Sarısözen olduğu belirtiliyor. Günümüzde bilinen, TRT ve Kültür ve Turizm Bakanlığındaki bu varyant." dedi.
 
Osmanlı'nın çok dinli, milletli bir toplum olduğunu hatırlatan Tunçay, "Savaşa katılıp ölen Ermeniler, Rumlar var. Bu türkü Arnavutça, Rumca seslendirilmiş. Hatta başka kaynaklarda Amerika'da basılan plaklarda seslendirildiği videolar da hazırlanmış. Ama orijinal yazılı kaynak olarak bu iki nota var elimizde, ana melodi aynı ama ufak tefek değişiklikler var" dedi.
 
Notaların birinde ara nağme de olduğunu belirten Tunçay, "Belli ki belli birtakım yollarla türkünün varyantı oluşmuş. Arşivlere Kastamonu Türküsü olarak girmiş. Güfte de biraz değişmiş. Bizdeki notaları sade ve olduğu gibi seslendirdik. Orada 'Anne ben gidiyorum' diyor ama bugün bilinen varyantta 'Ana ben gidiyom' diyor. Burada zaten sözlü kültürün devamını, folklorun anonimleştiren özelliğini açıkça görüyoruz. Bu açıdan çok ilginç." dedi.
 
Tunçay, her iki notanın üzerinde tarih bulunmadığını ama türkünün 1915- 1920'de söylenmeye başladığını, oradan da giderek yayıldığını tahmin ettiklerini belirtti.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir