EMİNE CUMA
Bilgi mi Amel mi?
Bir konuda öğrenilen ve öğretilen şeyler… Bilmek, bilebilmek ve anlayabilmek bizi, dışımızdaki dünyadan ayıran en güzel özelliğimizdir. Bilmek, dünden farklı olarak bir yere gelebilmek demektir. Sabit kalmamak, anlam dünyalarımızın gün be gün genişlemesidir. Peki, bilgi bize nasıl bir katkı sağlar?
Bilgi, bir nedene ulaşmamıza vesile olabilir. Makine mühendisiysek arızanın nedenini bulmak daha kolaydır. Dolayısıyla çözüm de kolaylaşır. Psikolog isek karşıdakinin davranışının nedenini saptayabilir, ona yardımcı olma noktasında bir adım atabiliriz. Ziraat konusunda bilgimiz varsa mahsulü en az zararla kurtarabiliriz.
Peki bu örneklerde bilgi mi çözüme sebep oldu yoksa bilgi doğrultusunda çaba sarf edilmesi mi. Mesela mühendis sorunun nedenini bulduğu halde “aman bana ne canım” dese o makine düzelir miydi? Veyahut psikolog karşıdakinin sorununu bildiği halde üzerine gitse sonuç yine olumlu olur muydu?
O zaman, çözümü sağlayan salt bilgidir diyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Peki bilgi ve amel her zaman çözüm sağlar mı? Tabi ki yine hayır. Burası mevzunun daha farklı bir boyutu.
Asıl üzerinde durmak istediğim konu ise şudur: En basit bir sorunda bile bilgimizi faaliyetle desteklemek bize aklen mantıklı gelmekte iken nasıl oluyor da konu ilahiyat olunca bakış açımız değişebiliyor? İman etmeyen kişiden herhangi bir amel beklenmez ancak iman ettim diyen kişi için Rabbine, ahiret gününe, peygamberlere inanmakta iken neden imanını amelle desteklemek abes geliyor? Yoksa bir kısmına inanıyor da bir kısmını inkâr mı ediyor?
Yazının başında da söylediğimiz gibi bilmek bizi dünümüzden farklı kılar. İlim öğrenmek, hikmetini anlamaya çalışmak, üzerinde düşünmek… Tüm bunlar da birer ameldir aslında. Sadece duymak bilmek demek değildir. Üzerinde düşünülmemiş ve adım atılmamış bir yolculukta doğru istikamete varmak ne kadar mümkünse amel edilmeyen bilginin de bizi hakikate götürmesi o kadar mümkündür. Tekrarı olmayan hayatın yanlış bir yöne gitmesi ne büyük pişmanlıktır oysa! Mahşer günü düşünmenin ise artık bir faydası yoktur.
“(Bu adam mı) yoksa ahiret kaygısıyla ve rabbinin rahmetine nail olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi daha iyi? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl iz’an sahipleri bunu anlar.” (Zümer, 39/9)