Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

Hece Taşları Dergisinin 48. Sayısı

Hece Şiirleriyle
Dolu Dolu
 
Hece Taşları
Dergisinin
48. Sayısı Çıktı
 
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki yine hece şiirleriyle dolu dolu olan Hece Taşları dergisinin 48. sayısı çıktı.
 
Bu sayıda şiirleriyle, yazılarıyla yer alan isimler:
 
Mehmet Avşar, Prof. Dr. Memmed İsmayıl, Metin Özarslan, Hasan Nalçacı, Hüseyin K. Ece, Metin Mert, Âşık Muhsinoğlu, Əyyub Qiyas, Ramazan Avcı, Musa Serin, Ali Kemal Mutlu, Mehmet Özdemir, Elnur Aslanbeyli, Songül Özel, Mehmet Pektaş, Ahmet Aslan, Halil Bozdoğanoğlu, Mirvarid Dilbazi, Hikmet Elitaş, Tayyib Atmaca, Yetik Ozan.
 
“Hece Taşları” dergisinin 48. sayısında yer alan Tayyib Atmaca’nın “Nereye Dönersek Can Kırıkları” yazısını ve Mehmet Avşar’ın “Kan Şafağı” şiirini tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 
TAYYİB ATMACA
Nereye Dönersek Can Kırıkları
 
İnsan arazisi talan edilmiş, nereye kaçalım kim bize gelsin, dünyada olacak olan haberi, duvardaki camdan haber alırız, amerika demokrasi götürür, diktiği putları devirmek için, altın alır kâğıt satar durmadan, mazlumu mazluma kırdırır geçer, aç kalana yüreğimiz sızlamaz, açıkta kalana bakar geçeriz, bu nasıl münafık oyundur böyle, herkes birbirini sobeler durur, kenarda kalanlar olur körebe.
 
Mahalleyi kaldırdılar aradan, geniş caddelere ve sokaklara, kavuşunca rahat ederiz sandık, evler birbirine yabancı oldu, muhtaç değil komşu komşu külüne, önce şehirlere sınır çizildi, ülkelerin arasına duvarlar, mayınlı alanlar tel örgüleri, dünya üstü açık hapsane oldu, gizlimiz saklımız namahremimiz, ayaklar altında değerlerimiz, konuşarak anlaşmayı unuttuk, her sözümüz bir cidalın fitili.
 
Herkesin boynunda asılı yafta, volta atıp duruyoruz arafta, iyilerle kötüler bir tarafta, hangisini tutsak öbürü düşman, herkes birbirine diş biler durur, bilmezler ağzında diş var mı yok mu, perde gerisinde meydan okurlar, sahneye çıkınca sus pus olurlar, içlerinden düşmanların yüzüne, en şiddetli kınamayla bakarlar, üfürükten karar çıkar sonunda, irili ufaklı beş firavunun, ağzından çıkanlar demiri keser.
 
Kendimize güvenimiz yiterse, ülkü boynu bükük bir gelin olur, ham hayale döner kızıl elmamız, sevda kafdağının ardına kaçar, herkes bir aşk tarifinden bahseder, söz demire çalar sukut bakıra, ağzımızın tadı tuzu bozulur, yemeye başlarız birbirimizi, yanı başımızda olan bitenden, habersiz değiliz amma velakin, ayaklar altında erdemlerimiz, sanal sancılarla kıvranıyoruz, nereye dönersek can kırıkları.
 
MEHMET AVŞAR
Kan Şafağı
 
Uğursuz bir günün kan şafağında,
Bağladılar gardaş kollarımı oy,
Özüm alev alev yandı, tutuştu,
Kopardılar gonca güllerimi oy.
 
Eylül, zâlim eylül yolumu kesti,
Yıktı ocağımı, bağrımı deşti,
Kudurdu Sam yeli estikçe esti,
Kırdı meyve yüklü dallarımı oy.
 
Bakamadım şehidime, sayrıma,
İlaç kâr eylemez, dinmez ağrıma,
Dost bildiğim hançer vurdu bağrıma,
Kesti düşman gibi yollarımı oy.
 
Ocak tütmez garp yelleri estikçe,
Derdim artar, bitmez çile çektikçe,
Üstelik vatanım, dinim dedikçe,
Susturmak isterler dillerimi oy.
 
Ne doğuya benzer ne garba hâlim,
“Anarşi” der beni aldatır zâlim,
Bulunmaz dünyada eşim, emsalim,
Anlatamam garip hâllerimi oy.
 
Mihnete, yokluğa, zora alıştım,
Tutuştu yüreğim kora alıştım,
Senelerce toplamağa çalıştım,
Dört yana savrulmuş küllerini oy.
 
Dağıldı bulutlar çözdüm düğümü,
Döndürmek isterler garba yönümü,
Tarihimi, bugünümü, dünümü,
Çaldılar kalleşçe yıllarımı oy.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir