Dijital Haçlı Seferleri Kitabı

Okan Özbay ve
Murat Dağıtmaç
Yazdı
Dijital Haçlı Seferleri
Kitabı Çıktı
Okan Özbay ve Murat Dağıtmaç’ın birlikte yazdıkları “Dijital Haçlı Seferleri” kitabı Motto Yayınları’ndan çıktı.
“Dijital Haçlı Seferleri” kitabı ile tanıştığınızda elinizdeki telefonlar, bilgisayarlar, tabletler ile aslında Haçlılar ile bir savaşın ortasında olduğunuz gerçeğini fark edeceksiniz.
Okan Özbay ve Murat Dağıtmaç’ın birlikte yazdıkları Dijital Haçlı Seferleri kitabında işgalin fiziksel değil ruhumuza yönelik olduğunun altı defalarca çizilmiş.
Kitabın tanıtımının yapıldığı Dijital Haçlı Seferleri web sayfasında kitap hakkında şu cümlelere yer verilmiş:
“Düşmanı tanı ve uzaklaş şeklinde geri çekilme değil, tam tersine yatak odamızda volta atan düşmana karşı ne yapmamız gerektiğine dair yeni nesil bilgilere sahip olma ve bunu milli bir dava haline getirme gayesidir söylenenler. Dijital dönüşüm ile ruhlarımızın nasıl işgal edildiğini, kurulan yeni oyunla gerçek sona ne kadar yakın olduğumuzu hissedeceksiniz.
Bu kitap dijitali reddedip, eskiye dönelim gibi saçma bir yaklaşım içerisinde değildir.
Derdimiz, ruhlarımızın direnişine dikkat çekmektir. Bu kitabı okuduktan sonra insanlar hakkında öncekinden daha fazla bilgiye sahip olduğunuzu ve aynı zamanda dijital dünyanın içindeki insan davranışlarını biraz daha iyi anlamanıza yardımcı olduğunu keşfedeceksiniz. Cep telefonlarımıza yüklediğimiz dini uygulamalar bizi değerli Müslümanlara mı dönüştürüyor? Dijital dünyanın cazibesi ile birlikte gelen yeniliklere bizden bir şeyler katabilir miyiz?
Müslümanlar dijital helal ve haramı nasıl bilecekler? İnsanlar inançlarını ve kültürünü kaybetmeden dijital hayatı nasıl yaşamalı? Türkiye yerli ve milli dijital dönüşümünü nasıl gerçekleştirecek? Peygamberimiz yaşasaydı dijital dünya ile irtibatı nasıl olurdu? İnançlarımız ve Dijital Gerçeklik savaşında hangisi galip gelecek? 54 İslam ülkesi hangi saikle dijital dönüşümde ortak bir nokta inşa edebilirler? Dijital Haçlı Seferlerine karşı yeterli güçte savunma yapabilmemiz için daha birçok sorunun cevabını bu kitapta bulacaksınız.”
Bin yıl önce topraklarımızdan sürülme amacıyla başlayan seferlerin bugün ruhumuza yönelik bir işgale dönüşmesinin sebebi için Murat Dağıtmaç kitapla ilgili bir söyleşide şöyle demiş:
“Aslolan ruhun işgaldir. Osmanlı döneminde Haçlı zihniyetinin bizi fethetme, topraklarımızı ele geçirip İslamiyet’i bitirme gibi hedefleri vardı. Bu seferler fiziksel boyutta yapılan çalışmalardı. Bu nedenle uzun süren seferler neticesinde ekonomileri sıkıntıya giriyor ve kazanmıyorlardı. En sonunda Kut zaferinden sonra Türklerle artık baş edemeyiz dediler ancak tabi ki amaçlarından vazgeçmediler. Düzenledikleri seferlerle alamayacaklarını anladıklarında yöntem değiştirdiler. Sonra da topraklarımızla birlikte ruhlarımıza gözlerini diktiler.
Ruhumuzu aldıktan, teslim olduktan sonra cebimizdeki paramızı, malımızı, mülkümüzü büyük bir gösterişle vereceğiz. Anahtarı kendi ellerimizle verip buyurun ne emredersiniz diyeceğiz. Dolayısıyla artık işgal edilen bizim ruhumuz. Ya bu işgal devam edecek ya da kitabın başında belirttiğimiz, hilali haça kurban etmeyen dijital çağın çocuklarının olacak Türkiye. Biz kesinlikle sosyal medya, dijital medya çok kötüdür kullanmayın demiyoruz. Burada ilk önce geleceğin kimin olduğu hedefini gösteriyoruz ve emin olun gelecek bu çocuklarındır.”
Bin yıl önce Avrupa, Haçlı ordularıyla dize getiremediği coğrafyayı Twitter, Facebook, Instagram gibi yeniçağın buluşlarıyla mı dize getirmeye çalışıyor? Kullandığımız bu sosyal mecralar bizleri Batılılaşma yoluna mı sürüklüyor? sorusuna ise Okan Özbay aynı söyleşide şöyle cevap vermiş:
“Bu gün dijital dünyanın tüm üretiminin %95’i Batılılar tarafından yapılıyor. Dijital içerik dediğimiz, helali haramı belli olmayan ve muasır medeniyetin bize dayattığı içerikleri, sorgulayamadan tüketiyoruz. Sosyal medya dedikleri araçlarla da çoğu zaman muhabbet çeviriyoruz. Zamanımız, emeğimiz ziyan olup gidiyor. İlişkilerimizdeki dijital ruhsuzluk, giderek muhabbetimizi, merhametimizi, hakkaniyetli dik duruşumuzu kısacası irfanımızı alıp götürüyor.
Kültürel dönüşüm çok da mühim değil. Allah’a doğru, dürüst kul olduktan sonra, Avrupa’da ya da Afrika’da geçerli bir kültüre ait olmanız sorun teşkil etmez. Helali haramı bilmedikten sonra Muasır medeniyetin en tepesinde yaşamanız, en konforlu araçlarla yol almanız, en organik olanla beslenmeniz, hijyenin dibine vurmanız, tüm dünyaya dağıtabilecek refaha ve zenginliğe sahip olmanız hiç bir şey ifade etmez. Ne medeniyetiniz, ne de kültürünüz sizi Allah’a kul olmaya bir adım yaklaştırmaz. Sizi ancak irfanınız, inancınız, vicdanınız gerçek manada yükseltir.
Bugün Türkiye, bilgi toplumu olma araçlarına para harcama konusunda ilk 10 ülke arasında. Ancak bundan verim alma, doğru biçimde hayata uyarlama konusunda 70’inci sıraya geriliyor. Çünkü irfanımız buna müsaade etmiyor. Bizler ancak inandığımız gibi yaşadığımız ve yaşantımıza uygun dijital içerikler üretmeyi başardığımız zaman dijital irfanı yakalayacağız. O zaman dünyaya sunacağımız, Rabbimizin kat be kat bereketlendireceği helal dijital gıdayı tüm insanlıkla paylaşacağız. Dijital Haçlı Seferleri’ni püskürtüp, geçmişte olduğu gibi, irfan iklimini dünyaya sunacağız.
Din hayattır malum olduğu üzere. İnançlarımız, sözlerimiz, yaşantımız nasıl bir din yaşadığımızı anlatır. Dijital gelişim süreci hayatımızı o denli kendine dönüştürüyor ki, bu yaşam biçiminin içine doğan çocuklar, dijital araçları, internete bağlı nesneleri adeta vücutlarının bir parçası olarak görüyor. Dijitalin sunduğu hayat biçimi giderek olmazsa olmaz hale geliyor. Batı’nın dijital teknolojilerle birlikte bünyemize kattığı, birçoğu gayet konforlu olan araç gereçler, nefes almak, su içmek gibi olmasa olmaz ve doğal hale getiriliyor.
Eskiden büyük endüstri firmaları vardı. Dünyanın ilk 5 şirketi, sanayi şirketleri idi. Savaş sanayi, otomotiv, motor sanayi vb. Daha sonra Microsoft’la başlayan Apple ile devam eden bilişim firmaları ekonomiyi devralmaya başladılar. Günümüzde Facebook, Google ve Twitter ilk 5 arasında. Apple 5. liğe gerilemiş durumda, Samsung araya girmeye çalışıyor. Bu devler kendi kanunlarını sürdürmek için yeni palazlanan şirketleri hemen satın alıp içselleştiriyor. Örneğin Facebook 115, Google 45, Twitter 28 şirketi satın almış. Bu işin küresel patronaj boyutu. Her şeyi yöneten, yaşam biçimi dayatan, büyük veriler üreterek davranışlarımızı tahmin eden ve zaaflarımızı ortaya çıkararak bizi avlayan bir sistem kurdular.
Dijital okuryazarlık bu yüzden çok önemli. Tüm insanlık bu şirketlerin ağına bilerek, isteyerek takılmış balıklar gibi. Çırpınmadan sessizce küresel sermayenin daha çok kazanmasına yardımcı oluyorlar. Çocuklarını da gönüllü olarak bu sisteme kurban veriyorlar. Yakın zamanda, başkalaşmış çocuklarına bakarak içine düştüğü durumun farkına varanlar biraz şanslı olacak. Çünkü diğerleri bu farkı bile anlayamayacak kadar ruhlarını teslim etmiş olacaklar.”

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir