HAYRETTİN TAYLAN
İrem Bağı ile Harput Bağı Arasında
ıtrî’nin ürperişinde okunur gönlünün yedi tepesi,
boğaz’ımdan geçmez artık sensizliğin gölgesi
keşkenin şafağına eklenir yâdımın üvertürü,
hayretin makamında okunur adın, bir sır gibi
yağmurun gözlerinde başlayan saatler döner,
şirazemin zerresine siner özün, son sözün, bakışın
zülfün dolanır kelâmıma, umuduma, gülüşüne,
kelâmsız bırakmadığın günlere dolanır şiirim
umudun, hasretin kımıltısıyla büyüyen sonralardayım,
yitik belkilere teslim olmuş ünlemlerin avucundayım.
yarım kalan her şeyden sızıyor çağrım, bağrım;
ve yârim kalan her şeyden birikiyor yazmak, olmak
sazı eline alır sözler, susmalar, beklemeler, belkiler,
saz kırılır, kalbin kırıldığı yerde
bu türkü bitmeden yakar içimizi yakarılar,
sonrası, yapma aynaların festivalidir şehrinaz.
kıymetini bilemediğimiz anlara teslim olur kavuştaklar,
yansımasız bir şehrin duvarına siner yalnızlık.
umuttan, kumdan kalelerin yıkılışını izler özlemek,
yaması tutmayan düşleri yamalar gönül terzisi.
aması bitmeyen çağın kirli sosyolojisini yıkar diriliş,
gülünü ve gönüldaşlarını ezen egemenlere direnir bülbül.
utkulu seherlere bahar eker çocuklar, çiçekler,
ereksiz ufuklara söz eker kâmiller,
ve biz, ilençli köprülerden geçer, hira’yla zira’ya varırız.
ünlemleri yırtılmış zamanın cümlesinde atıldım,
sorgulanışı bantlanmış düşüncelerin kapısına vuruldum
bulutsuzluk özlemine kundaklanmış düşlere bırakıldım,
olacakların mahyasında yazılı bir aşka yazıldım
taşla oyulmuş hasretin ve ilmin şafağına ekildim,
yarın, gözlerinde dev bir çınar gibi yeşerecek ismim
sırrımın dağını delen sonralarda akar fırat ve fıtratım,
okunmuş sularda yüzer dirilişim,
ilim ve gül bakışlı yüzündeki tahtaya yazdım aşkı
olmak ve hicranla olgunlaşan gönlümle pişirildim ocağında
irem bağı’yla harput bağı arasında gezdirdim hülyalarımı,
yüzünün fırat sahilinde yüzdüm ejderhalar ve periler arasında.
sana vardım — varoluşun virdini de aşarak
Asanatlar "şiirden sinemaya" 
