Asia VII

MEHMET SAİT YAKUT
Asia VII
 
Soğuk Bir Şubattı
 
Şubat soğuktu
Ve senin saçlarına bir zemheri konmuştu
Karayel almıştı efildeyen nefesini
 
Sesin boğuktu
Ve sanki kelimeler boğazında donmuştu
Hangi esrik şarkıyla karartmıştın sesini
 
Zemheri gazabıydın ve saçların tedirgin
Sen ihramım, harim-i ismetim olacaktın
Ömrümü raspalayan bir yığın dert getirdin
Sen fayrap gülüşünle ah buzları yakacaktın
Soğuk bir deprem olup gençliğime devrildin
Sen ihramım, harim-i ismetim olacaktın
 
Hatırlarsın elbette
Gece buz tutmuştu ve uzun bir şubattı
Bir ben değildim üşüyen, bir de şehrin kulları değildi
Dudak izleri vardı cam buğusunda bakirelerin
Buğulu camlarda şehvetten dudak izleri
Bir ben değildim üşüyen, bir de çarşı lambaları değildi
Uzun bir şubattı
Şimşeklerle yalanan minareler hicap etmese kuldan
Birbirini kucaklayacaktı
Kar, kapkara düşüyordu
Kudurmuştu serçe kuşları
Güvercin ölüleri karla dökülüşüyordu
Kubbeler bile neredeyse
Kendi kendini yakacaktı
Artık kapılara vuruyordu çıldırılar
Bir ben değildim çıldırmayan, bir de duayen orospular
 
Avuçlarında tipi, boran olup gelmiştin
Deprem ertesi gibi viran olup gelmiştin
Peşine jandarmalar, celladlar düşmüş gibi
Benzin öyle sapsarı safran olup gelmiştin
            
Susmaklığın öyle uzun ve öyle aykırıydı
Alnında kırış kırış istifham çizgileri
Bir müebbed isyandı ayrılıkçı duruşun
Koynunda faili meçhul militan ölüleri
Yeşili mora dönmüş ispergam kurusuydun
 
Devrimciydim
Evim de üstelik karakol sokağındaydı
Mahpus türkülerim vardı
Bir de halay çekmesini bilirdim
Beni ilgilendirense Che yoldaşın aşklarıydı
Maltepe içer öksürürdüm
Öksürüğümle tanışırdı mahalle muhbirleri        
Sloganlarım döküledursun çamurlu gettolarda
Ben;
"Daha çok kardeşlik için"
Kardeşimi öldürürdüm
                       
Susmaklığın öyle uzun ve öyle aykırıydı
Bir müebbed isyandı ayrılıkçı duruşun
Sanki beni de katıp bu devleti yakacaktın
Yeşili mora dönmüş ispergam kurusuydun
Bir ibtisamına rehnolurdu eşkiya ömrüm
Gülmedin kafirin kızı
Bir gülsen koskoca Kürdistan olacaktın
 
Ağzında baldıranlar, ahraz olup gelmiştin
Çığ mıydın, göçük müydün, enkaz olup gelmiştin
Esrimiş mevsimlerden ne vardı ki elinde
Bahar değil, sımsıkı maraz olup gelmiştin
 
Yüzünde hare hare bir ecel izi vardı
Yüzyıllar geçse de ben o yüzü hatırlarım
Sesinde buzlu puslu karayel izi vardı
Karayel ve şubattan ölüm kadar korkarım
Gözyaşı yatağında Nuh'un sel izi vardı
Yüzyıllar geçse de ben o gözü hatırlarım
 
Hatırlarım elbette
Emanet bir can taşıyordun
Çağrılsan gidecektin
Soğuktu ve uzunca bir şubattı
Birbirine girmişti soğuktan şehrin çenesi
Şakırdıyordu dişleri
Sendeki can değildi
Yalandan yaşıyordun
Duyulsan ölecektin
Tuz olup, sıcak bir deniz üstüme serpilecektin
Benimse hesabımda ayrılık yoktu
Gözlerinde çekip gitmekten ürkütülmüş bir veda
Bakışların bölücüydü
Ya kendi kendine ölecektin
Ya beni öldürecektin
 
Sen upuzun bir eyvah havar olup gelmiştin
Gençliğime yıkılan duvar olup gelmiştin
Ve dibine antitank mayınları döşenmiş
Çırnak çırnak eşilen mezar olup gelmiştin
 
Susuyorum
Susuyorum
Susuyorum…
Bir kitap dolusu suskunluğum
Ölü deniz düşlerimde devletler devriliyor
Susuyorum
Ve aleyhimde delildir suskunluğum
 
Falakalar getirdin ömrümün gardiyanı
Falakalar getirdin bir yangına döndü kar
Saçlarında yalım, gözlerin alev kapanı
Bilirim, bu yangında bir beni yakacaklar
Bir beni yakacaklar ömrümün gardiyanı
Ve seni taşlayacak bu şehirde çocuklar
 
Yolundu kirpiklerim kırıldı göz merceğim
Ve soyundu kâinat tüm renkler siyah-beyaz
Bu şubatta ölmezsem ben hiç ölmeyeceğim
Dört mevsim şubat olsa bana hiç bir şey olmaz
 
Öyleyse bu şehirde, bu zemheri
Çamur olmak güzel şey
Ve sıvanmak tüylerine ağnaşan köpeklerin
Sen ağacaksın
Hangi mevsimde bilinmez 
Sağnak olup
Yağmur dolu çanak olup
Saçlarıma yağacaksın
                       
Çünkü ben yüreğine senin yüreğimi asmıştım
Çamurdaki ayak izine dudağımı basmıştım
 
 
 
______________________________________________________
Mehmet Sait Yakut’u Rahmetle ve Özlemle Anıyoruz | Asanatlar
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir