SELİM ERDOĞAN 
 Laku Noć Neretva
 Bozkırlar solgun yüzündür senin
başaklarını açar da yaslar göklere sırtını
başaklarını açar da yaslar göklere sırtını
Merhametin çocuklarla birlikte gömüldüğü
 ıssız bir şehirde kayıtlıdır adım
bu yüzden her sabah
bu yüzden her sabah
 gıcırdayarak açılır benim tahta kapım
bu şehirde çocuklar
bu şehirde çocuklar
 sahifesi işaretli masallar gibidir
 annelerini üzerlerine örtemez üşürler
her şey şafağın serince bir yerinde
her şey şafağın serince bir yerinde
 rüzgâra uyanmakla başlar bu şehirde
sarı benek yüzlerine ışır ve fakat
sarı benek yüzlerine ışır ve fakat
 ölüm kapıları çalar o saat
 Aşk ne çocukça bir direnişmiş baba
 çünkü birden ölen herkes çocukmuş zaten
 her gün üç vakit kapıya geldiğinde ölüm
 tam üç vakit, üç vakit geldiğinde baba
 yağmur taneyle yağarmış buralarda
ölüm taneyle baba
ölüm taneyle baba
 Olur olmaz yerden kestiler 
 benim deniz rengi yüzümü
bir kez daha anlaşıldı son kez sarılmalar
bir kez daha anlaşıldı son kez sarılmalar
 ölen çocukların çığlıkların
 cebine koyup uzaklaşan katiller ne çok
 ne çok kızıla çalan pazar yerleri
 Aşı boyalı duvarların yanından
 ayak sesleri uzaklaşsa da tak tak
 bir kere aktı kan
 aktı yanaklarımdan ısıcak
 bombalar acıtarak yapıştı şehrin her yerine
 kalmadı ırmakları ancak bedenimle taşan akşam
 yapacak bir şeyim kalmadı o zaman
 aşk kalmadı bir kere
 kalmadı gök kalmadı pesen
 kafama sıkıp elimden aldılar
 aldılar bir kucak dolusu çocuğu
 o kuşlar aldılar annemi de
 sırtında ölüm uçuran o demir kuşlar
 Yağmur gibi çakıldım da ayrılmadım hayattan
 bıraktığınız kaldırımda kalakaldım
 bir adım bile atamadım korkudan
 koşarak yaşamaktan yoruldum aranızda
 oysa birden yere çakılıp göklere bakmak
 gözlerinizin içine bakmak ayaklar altında  
 kuşlara bakar gibi bakmak iyi gelmişti bana
 ölmek iyi gelmişti baba
 İyi uykular sana Neretva
 şimdi saat gecenin üçü
 saat sessizce dönen bir dünya
 gün ağarıp ışıklar yükselmeden yüreğinde
 kurbağa sesleri dinmeden daha
 ölmek zamanı saat
 birden şafak sökerken ölmek
 Sana da iyi uykular Mostar
 iyi uykular benden
 çünkü seviştikçe daha da yakınız var olmaya
 çünkü kuşlar kondukça omzuma
 benim koşum artacakmış
 artsın ki ben yaşadıkça
 kimseler üşümesin sakın
 kırlara uzanıp örtünce geceyi üzerlerine
 varsın teninde kelebekler uçuşan
 ölü kızların yürekleri de ürpersin boyuna
 Artık avuçlarını göğe açıp dua et
 dua et kırları isteyen o çocuklara
 sadece Allah’ı bekle oralarda
 sadece Allah’ı baba
 ama beni arama bir daha
 beni hangi vakit ararsan
 bil ki ben koşamam
 çünkü oğlun kendini yeniden yeşertecek
 yağmuru beklemekte o an. 
 “Melamet”  dergisinin 4. sayısından
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 



 
  