SELİM ERDOĞAN  
 d
 Bir sokak kedisinin
 adını anmadan başlamazdım şiire
 hüznün şafak vakti bir şehre girmek olduğunu ben bilirdim
 ben bilirdim gürül gürül karanlığa akan o nehirden
 bana dair hiçbir şey kalmayacağını
 koşmaktan başka çarem olmadığını ben bilirdim
 ben bilirdim avucumun ortasında bıraktığınız her akşamdan
 göklere yalvarıp duracak yağmurcunlar doğar ancak
 Dağların yamacına yağdı yağacak ıssız bir şairim ben,
 ölü yüzlü kızların yüreğine sokulur da kaybolurum artık
 aşı boyalı duvarlara da varsın yazmasınlar adımı,
 ben koştukça çıldırasıya uzaklaşsın benden bu dünya da
 gökler yarılmadan uzaklaşsın, nasılsa arasat gerisi
 dünyanın d’si büyük olacak anlayın, hüznün d’si
 Kiraz tadında içerime çekersem göğü bir gün,
 sadece bir nefeste çekersem, sorulur bana bu ömrüm
 alkım altında kalan bir dünya gibi sorulur bana da
 dünyanın d’si büyük olacak anlayın, ölümün d’si
 işte bu yüzden kendini buğday tarlasında aratma sakın
 bu yüzden ışığınla korkutma beni ceran
 bu yüzden yorulurum, bu yüzden ıslanırım kendimden
 artık sokak lambam yağmur çiseler durmadan
 toprağa dökülen gazeli gören annemin benzi solar
 seccadesinde bir daha ömrüne ağlar o an
 bense penceremde oturur, sokağımdan
 bir tarlakuşu gibi sekerek geçmeni beklerim
 seni beklerim ceran
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  