Hece Taşları Dergisinin 28. Sayısı

Hece Şiirleriyle
Dolu Dolu
 
Hece Taşları
Dergisinin
28. Sayısı Çıktı
 
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğinde çıkan, yine hece şiirleriyle dolu dolu olan “Hece Taşları” şiir dergisinin 28. sayısındaki isimler:
 
Əliağa Kürçaylı, Nurettin Durman, Mehmet Rayman, Ali Rıza Ata­soy, Şükrü Türkmen,  Ahmet Sezgin, Mustafa Özçelik, Haşim Kalender, Cahit Can, Bestami Yazgan, Seyit Kılıç, Muhsin İlyas Subaşı, Mehmet Turgut Berbercan, Âşık Muhsinoğlu, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Tahir Eker, Eyüp Şahan, Ahmet Doğan İlbeyi, Köksal Cengiz (Niyazkâr),  Kadir Kahraman, Tayyib Atmaca, Hüseyin Kaya.
 
 “Hece Taşları” dergisinin 28. sayısında yer alan Bestami Yazgan’ın  “Canlar Can Evinden Yaralı Şimdi ” şiirini ve Tayyib Atmaca’nın “Park Alanı” yazısını tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 
 
BESTAMİ YAZGAN
Canlar Can Evinden Yaralı Şimdi
 
Ak yıldızlar ağlar gibi dizildi
Günler kara/bağlar gibi dizildi
Nice şehit dağlar gibi dizildi
Yere düşen çiçek çiçek candı oy!
Dârü’l İslam ateşlerde yandı oy!
 
Zalim fırtınalı, boralı şimdi
Canlar, canevinden yaralı şimdi
Cümle mümin yürek oralı şimdi
Kara toprak al kanlara kandı oy!
Dârü’l İslam ateşlerde yandı oy!
 
Hiç durmasın demir bileği olan
Hak yanında makbûl dileği olan
İmdadına koşsun yüreği olan
Deli gönül Osmanlı’yı andı oy!
Dârü’l İslam ateşlerde yandı oy!
 
Bu bir vahşet, ayan beyan, yiğidim
Yâ Allah, deyip de uyan yiğidim
Küfrün kapısına dayan yiğidim
Cümle âlem bizi öldü sanmasın
Dârü’l İslam ateşlerde yanmasın!
 
 
TAYYİB ATMACA
Park Alanı
 
Kendi alanımda park edip durdum, ne dünyayı tuttum ne dünya beni, uzaklara baktım serap görmedim, sahilimi dev dalgalar döverken, ne kendime küstüm ne başka­sına, bazı dostlar adresinden taşındı, aramaktan umudumu kesmedim, onyıllarca sürül­meyip borlaşan, yüreğine kendi yağmuru yağar, yeniden ekime biçime gelir, bereket boy verir topraklarında, diye umudumu filizlendirdim.
 
Kendi alınamda park edip durdum, ama farkındayım olan bitenin, kim kime ya­nışır kim kimden kaçar, kim kimin gönlünde tomurcuk açar, kim yerde sürünür kim gamdan uçar, kim gözünü yumar kim kalbin açar, kimisinin cebi akrep yuvası, kimi bi­lir Hay’dan Hu’ya gideni, yiğidin başına bir hal gelirse, kınayanın kınamasın takmadan, kimseden korkmadan kapısın açar.
 
Kendi alanıma park edip durdum, ne harmanım oldu harman savurdum, ne fer­manım oldu gönlüm dışına, susa susa yara çıktı dilimde, efkarım tınmadı karşıki dağlar, kendi gönül koyağımda türkümü, kendime söyledim kuşlar dinledi, yürüdüm üstümde gök mavi kaldı, durdum ve düşündün aklım yerinde, bazen sümbül oldum büktüm boy­numu, nefsimin emrine boyun eğmedim.
 
Kendi alanımda park edip durdum, beş on yaşı geçtim işim çobanlık, daha hak etmedim alacağımı, ne olduğum belli ne olacağım, ne açtığım belli ne solacağım, ömür ağacında yeşil yapraklar, yavaş yavaş renklerini yitirir, bilirim gün gelir azalır sevgi, görürüm değişir her şeyin rengi, her akşam yatağa diri girerim, keklik gibi düşten düşe sekerim, Azrail’e sökmez Atmaca’lığım.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir