Ayna’ya Yansıyan Berzah Âlemi

ÇAĞLA GÖKSEL ÇAKIR
Ayna'ya Yansıyan Berzah Âlemi

olum ve ayna sakir kurtulmus"Ölüm ve Ayna", yaklaşık otuz yıl edebiyat dünyasına ara veren Şakir Kurtulmuş’un üçüncü şiir kitabı. Geçtiğimiz sene okurla buluşan ikinci şiir kitabı ‘Yusuf’un Kuyusu’nun ardından bir kez daha berzah hayatında seyahat ettiriyor bizleri Kurtulmuş. Edebiyattan ayrı geçirdiği zaman içinde ölüm, acı ve ayrılık temalarıyla doldurmuş heybesini şair. Son kitabında şairin aynaya her baktığında gördüğü berzah alemine tanıklık etmemiz ondan.
 
Yedi İklim Yayınları’ndan çıkan Ölüm ve Ayna, on üç şiirden oluşuyor.
 
Adında ayna ve ölüm isimlerinin yer değiştirdiği Ayna ve Ölüm’ şiirinde aynaları, günah okuyucusuna benzetiyor Şakir Kurtulmuş. Ölümü ise bahar kokusuna. İklimlerden berzaha kaçış ona göre içinde bulunduğumuz hayat: “yalın ve sarp ve hazırlıklı”. Mısralar arasında gezinirken aynaya bakan şairimizin yüzüyle karşı karşıya geliyoruz gayriihtiyari:
 
“ölüme yakın bir duruş
aynadaki yaşantı berrak su
suyun damarlarındaki su
nurani yüzde/ devrimci sima”

‘Yazgı’dır ölüm Kurtulmuş’un dimağında. Vakti zamanı gelince her birimizin kapısı, sonsuzluk alemine açılmak üzere çalacaktır. Kaçış yok:

“ne yerlisi ne köylüsü ne şehirlisi
kimse kaçamaz yazgısından
dünyanın aynasına yansıyan
yazgısından”

Şair, ‘Huzur’a Yol’u yakın arkadaşı merhum Yazar A.Nedim Çeker, ‘Üsküdar’da Bahar’ı Üstad Sezai Karakoç, ‘Dağ Örtüsü’nü ‘Ustam’ diye hitap ettiği Cahit Zarifoğlu, ‘Yıldızlar Sevinir Gelişine’ şiirini ise daha bebekken kaybettiği biricik kızı Şeyma’nın anısına kaleme alıyor. Kitabın geneline hakim olan ölüm temasının ana öğesinin minik Şeyma olduğunu söyleyebiliriz. Edebiyattan uzak bir nevi inziva hayatı yaşadığı yıllarda kızını sonsuzluğa uğurluyor şair. Kaleminden ölüm, ayrılık, acı ve ebediyetle örülü mısralar dökülüyor onun ardından. Yıldızlar Sevinir Gelişine şiirini okuduğumuzda 12 Temmuz 1992’de yitirdiğini anlıyoruz şairin yavrusunu. Fakat yüreğinde o an öyle bir acı hissediyordur ki mevsim, ona göre yaz değil karakıştır:

“1992.
takvim esniyor yüzüme yaprak yaprak
ikindiden kalma bir yaz akşamı
soğuk bir karakış nöbeti miydi
hangi mevsim sarı hangisi siyah”

Ebediyet vardır neyse ki. Ahiret inancı ayakta tutuyordur Şakir Kurtulmuş’u. Ebedî birliktelik öncesi kısa süreliğine ayrılmıştır kızından şairimiz:

“hızlı bir tren geçti sırtımdan
ölüme ne uzak ne yakın
koynundayız ölümsüzlüğün”

Babasına şubat soğuğunu yaşatan hastane morgundan kabredir yolculuk minik Şeyma için. Toprak onun cennet kokusunu bağrına basmaya hazırdır. Çiğ taneleri, çiçekler, serviler, kuşlar ve melekler yeni konuklarını sevinçle karşılar. Mezarlığın çocuk korosunun “Hoşgeldin bebek” nidasını duyuyordur şair. Yıldızlar ve meleklerin gökyüzündeki şölenine de şahitlik ediyordur:

“geceye açık sır kapısında mezarlığın
bir çocuk korosu;
hoşgeldin bebek
 
gökyüzünde mavi bir şölen
yıldızlar el çırpar gelişine
melekler de katılır sevinç korosuna
uyur gibi görünüp de uyuyamayan
kanatlı yıldızlar
senin gelişine sevinir.”

Yazımızı hüzünlü şairin berzah aleminde yolculuk yaparken Yahya Kemal’le karşılaştığı ‘Kırgın Gün’ adlı şiirin çarpıcı mısralarıyla nihayete erdirelim. Şiirin tamamını kitaptan okumanız temennisiyle tabi:

“yoksa ben miydim
tramvaylardan geçerken
kaybolup göğe karışan kaçamak sır
ölmüş ruhların sesleriydi
kırılmış akşam rüzgarına
katılıp, derin bir nefes satın aldığın gün
istanbul ayaklarına mı damlıyor
usul usul Üsküdar’da
gördüğün yahya kemal
anılarını yaşıyor akşam vapurlarında”
 
7EDİİKLİM dergisi Ekim 2014 sayısı
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir