Bizim Mahallede Mozart Dinlemek

BÜLENT SAĞLAM

BÜLENT SAĞLAM
Yerel Yönetimlerin Kültür Sanat Politikaları
Ya da Bizim Mahallede Mozart Dinlemek
 
Son 10 yıldır özellikle büyükşehirlerde yerel yönetimler eliyle ve büyük bütçelerle çok ciddi ölçülerde kültür sanat faaliyetleri yapılmakta.İstanbul ölçeğinde artık çoğu ilçede 2 ve üzeri sayıda kültür merkezi var.Bu merkezlerde kültür sanat eğitimleri yapıldığı gibi aynı zamanda yıl boyunca etkinlikler, konserler, söyleşi ve sergiler düzenlenmekte.

“Devlet eliyle kültür sanatı yönetmek ve yönlendirmek” olgusu çeşitli eleştiriler alıyor her zaman. Ancak böyle olsa da, kamu idaresinin bir görevi de kültür sanatı desteklemek ve geliştirmek olmalıdır.16 ekim de İstanbul’da ”Yerel Yönetimlerde Kültür Sanat Politikaları”  başlıklı büyük bir çalıştay düzenlendi. Bu çalıştaya başta Kültür Bakanı olmak üzere bütün büyükşehir belediye başkanlarıyla birçok il belediye başkanı, yazarlar, şairler, medya mensupları katıldı.

Çalıştayda kültür sanat politikalarına kamu idaresinin yaklaşımı nasıl olmalı sorusuna cevap arandı ve umarım ki tatmin edici yararlı cevaplar bulunabilmiştir.Devlet kademelerinin bu konuyu bu kadar büyük ölçekte ele alıp değerlendirmesi, çözümler aranması başlı başına takdir edilecek bir durum olmakla beraber katılımcı profiline bakıldığında bazı eksikler hemen göze çarpıyor.

Çalıştaya şairler, sinema yazarları, gazeteciler, belediyeciler katıldı.Peki katılmayanlar kimlerdi? Kültür sanat çalışmalarında en fazla yer tutan ve en fazla bütçe alan müzik alanıyla ilgili tek bir uzman bile ilan edilen resmi listede yoktu.Bir diğer eksiklik tiyatro üzerine fikir beyan edecek insanların yokluğuydu.Ve son olarak şunu söylemeliyiz ki siyaseten aynı tarafta bulunan ve aşağı yukarı aynı kültür sanat görüşüne sahip insanlar bir aradaydı.Kamu yönetimi çeşitliliği ve çoğulculuğu gerektirir diye öğretmişlerdi bize oysa ki.Çalıştayda farklı düşüncelere ve politik görüşlere sahip kültür sanat uzmanlarının bulunması katkı sağlardı diye düşünüyorum.Çalıştaydan çıkan sonuçların bildiri olarak yayınlanmasını ve kamuoyunun bu bildiri üzerinden sürece demokratik katılımının sağlanması şüphesiz ki yararlı olacaktır.

stanbul’un kültür sanat hayatına 25 yıldır aktif olarak katılmış biriyim. Bu bakımdan Çalıştay'da konuşulanlardan bağımsız olarak,olarak konu hakkında birkaç şey söylemenin yararlı olacağını düşünüyorum.Yerel Yönetimlerin kültür sanata mesai ve bütçe ayırması mutlaka gereklidir.Geçmiş dönemlere bakıldığında bu sahada eğitimlerin de etkinliklerin de belli zümrelerle sınırlı kaldığını görürüz.Belediyeler yalnızca yılda bir iki kez kültürel bir festival gerekçesiyle bazı ünlü ve pahalı sanatçıların konserleriyle bu işi geçiştirilerdi.

Şimdi her yıl yüzlerce gencin kültür sanat eğitimleri aldığı, kültür merkezlerinde her hafta onlarca etkinlik ve konser yapıldığını görüyoruz. Bundan 10 yıl önce söylense belki şaka kabul ederdik ama yoksul mahallelerde de artık klasik müzik konserleri yapılıyor.Özellikle büyük şehirlerde bir eğitim veya etkinliğe katılmanın hem zaman hem de maliyet olarak kolay olmadığını hepimiz biliriz.Kültür merkezlerinde yürütülen faaliyetler,  toplumun bütün katmanlarıyla katılımının sağlanmış olması bakımından son derece önem arz etmekte.

Kamu idaresinin kültür sanata karışmasının doğru olmadığı yolundaki büyük harfli eleştirileri tamamen faydasız buluyoruz. Uygulamanın yapılmasında ortaya çıkan faydalar ve eksik kalan yönlere bakmayı daha faydalı buluyoruz.Yakın zamanlarda uygulamayla ilgili yapılan eleştirilere bir bakalım:

1-Yerel yönetimler kültür sanat politikalarını yönlendirecek insan kaynağına sahip değildir, çünkü bu alanlarda istihdam siyasi yaklaşımla yapılmaktadır.

2-Eğitimler yetenek bakımından eleme yapılmaksızın talep eden herkese verilmektedir.

3-Kültür Sanat alanında katılımcılar ve eğitimciler seçilirken yeterince çeşitlilik gözetilmemekte, tek-tipleşme eğilimi görülmektedir.

4-Yeterince kültür sanat birikimine sahip olmayan insanlara kültür merkezlerinde fırsat verilmektedir.

Eleştiriler genel olarak bu minval üzerinde yürümekte ve bazılarında doğruluk payı olsa da haksızlık yapılan pek çok nokta da bulunmakta.

Gözden kaçırılan birinci husus; eğitimciler ve etkinlik yapan kişiler seçilirken farklı siyasi görüşlerdeki uzman kişilerin katılmaktan geri durmasıdır. İdeolojik olarak yapacakları faaliyetin egemen siyasal güce yarayacağı korkusuyla çalışmalardan uzak durmaktadırlar.Bu korkuyu taşımayan farklı siyasi görüşlerden sanatçı ve fikir adamları zaten bu faaliyetlerde yer alabilmektedir. Bu yerel yönetimlerdeki arşivlere bakıldığında görülecektir.

Talep eden herkese kültür sanat eğitimi verilmesi kamu idaresinin bir sorumluluğudur. Çünkü herkesin vergi verdiği ülkede herkesin hizmet alma hakkı vardır. Burada görev eğitimcilere düşmektedir. Yıllar önce "maalesef hiç müzik yeteneğin yok, başka bir sanat dalında kendini ara” demiştim bir öğrencime. Yıllar sonra bana teşekkür etmiş ve grafiker-ressam olarak hayatını kazandığını söylemişti. Eğitimciler yeteneği başka bir alanda olan öğrenciyi ısrarla belli bir branşta tutmazlarsa bu karmaşa kolayca çözülebilir.

Sanat ve kültürde yetersiz insanlara etkinlik fırsatı verildiği yolundaki eleştiriye gelince; yerel yönetimlerin bütün icraatlarında “yerindelik” esası ve avantajı vardır.Çok ünlü bir pop sanatçısı bir mahallede hiç seyirci çekmeyebilir. Ya da başka bir lokasyonda ünlü bir Türk halk müziği sanatçısı seyirci bulamayabilir.Burada aslolan şudur: Her mahalde orada yerleşik olan popülasyonun kendi talep ve ihtiyaçlarına, yöresel dağılım ve ilgilere göre kültür sanat faaliyetleri yapılmalıdır. O zaman verimli sonuç almak mümkün olabilir. Bu anlamda sanatçı ve yazar dağılımlarına bakıldığında “Beyaz Türkler”in tanımadığı insanlar etkinlik yapıyor olabilirler. Ama belirli mahfillerde tanınımıyor diye insanların sanatının ve emeğinin hakkını yemek de insafa sığmaz.

Biliyoruz ki genç sanatçı ve yazarlar üretimlerini halkla buluşturmak için kolay zemin bulamaz. Belki de bu nedenle internet en büyük sahne haline geldi.Kültür merkezleri programlarında gençlere ciddi fırsatlar tanınmakta, üretime devam etmeleri için maddi ve manevi destek verilmekte.

Yerel yönetimlerin kültür sanat hayatımıza katkıları kesinlikle yadsınamaz.Etrafınıza bir bakın kültür merkezlerinde yapılan eğitim veya etkinliklere katılan pek çok insan göreceksiniz.Özellikle dezavantajlı gruplar için buralarda gerçekleşen şeyler bir nefes ama imkanıdır. Kültür ve sanatın toplumun yalnızca üst katmanlarında kalması bazı çevrelerin işine gelebilir. Ama şu da bir gerçek ki, bu ülkenin kaynakları “beyazlara” ait olduğu kadar “yerlilere” de aittir.

17 Ekim 2014 / Asanatlar

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir