Cahit Sıtkı Tarancı Vefat Yıldönümünde Anılıyor

Cahit Sıtkı TarancıŞair ve Yazar
Cahit Sıtkı Tarancı
Vefat Yıldönümünde
Anılıyor
 
"Otuz Beş Yaş Şiiri" ile Türk şiirinin unutulmazları arasına giren şair ve yazar Cahit Sıtkı Tarancı vefat yıldönümünde anılıyor
 
Tedavi için devlet tarafından 1956'da Avrupa'ya götürülen şair Tarancı, zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956'da Viyana'da 46 yaşındayken vefat etmişti.
 
Cahit Sıtkı TarancıCahit Sıtkı Tarancı; Diyarbakır'da 4 Ekim 1910 yılında dünyaya geldi. Ailesi tarafından kendisine ilk olarak "Hüseyin Cahit" adı konuldu.
 
Soyadı Kanunu çıktığı yıl akrabaları "Pirinççioğlu" soyadını aldığı halde, o dönem pirinç ekiminden çok zarara uğrayan şairin babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak "Pirinççioğlu" yerine "çiftçi" anlamına gelen "Tarancı" soyadını aldı.
 
İlkokulu Diyarbakır'da okuyan Tarancı, orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne, ardından Galatasaray Lisesi'ne devam etti.
 
Cahit Sıtkı Tarancıİlk şiir kitabı "Ömrümde Sükût" 1933'te yayınladı
 
Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Tarancı'nın ilk eserleri Galatasaray Lisesi'nin çıkardığı "Akademi" ile dönemin ünlü "Servet-i Fünun" dergilerinde yayımlandı. Tarancı, Fransızcayı ilerleterek, Stephane Mallarme, Charles Baudelaire ve Arthur Rimbaud gibi Fransız şairlerin eserlerini okumaya başladı.
 
Tarancı, Garip akımından etkilendiği dönemde serbest şiir denemeleri yaptı. Cumhuriyet döneminin önemli şair ve yazarlarından Ziya Osman Saba ile 1928 yılında tanışarak yakın dost oldu. İki şairin arasında Türk edebiyatını etkileyen yazışmalar, Tarancı'nın vefatına dek sürdü.
 
Cahit Sıtkı Tarancı, 1931'de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atıldı. Eğitimine Yüksek Ticaret Okulu'nda devam etti. Memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank'ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrıldı.
 
"Ömrümde Sükût" adlı ilk şiir kitabını ise henüz Mülkiye Mektebi'nde 1933'te iken yayımladı. Tarancı, Karabük'e atanması üzerine Sümerbank'taki memuriyetten ayrıldı. Öykülerini yayımladığı Cumhuriyet gazetesinde çalışmalarını sürdürdü. Aynı yıllarda Peyami Safa ile tanıştı. Usta şair, Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ve Doğan Nadi'nin desteğiyle üniversite öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti. Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği de yaptı. Tarancı, 1938-1940 arasında Sciences Politiques'te yüksek lisans yaptı. Paris'teki yaşamı sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
 
Askerdeyken "Haydi Abbas" şiirini yazdı
 
İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Paris'ten bisikletle kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye döndü. Tarancı, 1941-1943 yıllarında askerliğini Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde yaptı. Ayrıca askerliği sırasında Türk şiirinin önemli örneklerinden biri olan "Haydi Abbas" şiirini yazdı.
 
Askerliğini bitirdikten sonra, İstanbul'a yerleşen ailesinin yanına gelen Tarancı, kısa bir süre babasının iş yerinde çalıştı. Cahit Sıtkı Tarancı, daha sonra Ankara'ya taşınarak, Anadolu Ajansı'nda ve Çalışma Bakanlığı'nda görev yaptı.
 
Türk şiirinin klasikleri arasında yer alan Otuz Beş Yaş Şiiri’ni yazdı. 1946'da bu eseriyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında birincilik elde etti. Yurt çapında tanınan bir şair oldu.
 
Tarancı, 1951'de Cavidan Tınaz ile evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini "Düşten Güzel" adlı kitapta bir araya getirdi. Usta şair, 1953'te geçirdiği bir kriz neticesinde felç oldu. Tarancı, yatağa bağlı ve yarı bilinçli olarak İstanbul ve Ankara'da çeşitli hastanelerde tedavi gördü. Bir yıl kadar Diyarbakır'daki baba evinde bakıldı.
 
Tedavi için devlet tarafından 1956'da Avrupa'ya götürülen şair Tarancı, zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956'da Viyana'da 46 yaşındayken vefat etti. Cenazesi Ankara'da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.
 
Ailesinin Diyarbakır'daki evi 1973'te "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak da ziyarete açıldı.
 
"Sanat için sanat" ilkesiyle şiirlerini yazdı
 
Cahit Sıtkı Tarancı, vezin ve uyaktan kopmayarak, kurallar çerçevesinde şiire farklı bir boyut kazandırdı. Dönemin şairleri arasında yaşanan "Sanat, sanat için mi yapılır, yoksa toplum için mi yapılır ?" tartışmasına Tarancı, "sanat, sanat için yapılır" cevabıyla dahil oldu.
 
Usta şair, "Sanat için sanat" ilkesiyle yazdığı şiirlerinde, yaşama sevinci, aşk gibi konuların yanı sıra ölüm temasına fazlaca yer verdi. Yalnızlık ve çocukluğuna duyduğu özlemi de şiirlerinde ele aldı. " Otuz Beş Yaş Şiiri " ile birlikte edebiyat dünyasında ilgi uyandıran "Memleket İsterim" adlı ünlü eserini de 1946'da yazdı. Usta şair, bu eserinde ise barış, sevgi ve huzur dolu bir memleket isteğini anlattı.
 
"Varlık", "Kültür Haftası", "Yücel", "İnsan", "Ülkü" ve "Pınar" adlı dergilerde de eserleri yayımlandı.  Şiirin kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı olduğunu belirten Tarancı, Türk edebiyatında "saf şiir" anlayışının önemli temsilcilerinden biri olarak görüldü.
 
Şiirlerinde eşya-insan arasında kurduğu ilişki edebiyat incelemelerine konu oldu. Tarancı'nın yine şiir üzerine yaptığı, "Şiir, ulaşmak istediğim esas mefkûredir. Şekilsizlik içinde güzellik avına çıkanlar, kendi kendilerini avutmaktan başka bir şey yapmazlar. Şiirdeki esas rol, kelimelerin istifidir." açıklamaları uzun yıllar edebiyat dünyasında merak uyandırdı.
 
İlk şiirlerinde hece ölçüsünün alışılmış kalıplarının dışına çıkan biçemiyle edebiyat çevrelerinde dikkati çekti. Tarancı, eserlerinde genellikle açık ve sade bir üslup kullandı. Yaşamı boyunca birçok esere imza atan Tarancı, 1933'te "Ömrümde Sükut", 1946'da "Otuz Beş Yaş", 1952'de "Düşten Güzel" adlı kitapları okuyucuyla buluşturdu.
 
Tarancı'nın vefatından sonra, kitaplarında yayınlanmayan şiirler, şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar "Sonrası" adlı kitapta toplanarak 1957'de yayımlandı. Arkadaşı Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektuplar da aynı yıl, "Ziya’ya Mektuplar" adlı kitapta toplandı.
 
Gazetelerde çıkan 22 öyküsü ise Selahattin Öner tarafından 1976'da "Cahit Sıtıkı Tarancı'nın Hikayeciliği ve Hikayeleri" adlı eserde bir araya getirildi. Daha sonra usta şairin vefatının 50. yıl dönümünde gazetelerde çıkan öykülerinin önemli bir kısmı Can Yayınları tarafından "Gün Eksilmesin Penceremden" başlığıyla edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu.
 
Usta şairin şiirlerinden bazıları:
 
“Otuz Beş Yaş Şiiri”, “Memleket İsterim”, "Abbas", "Aşk Vakti", "Batan Gemi", "Ben Aşk Adamıyım", "Bir Umut", "Bir Kapı Açıp Gitsem", "Bugün Hava Güzel", "Can Yoldaşı", "Çilingir Sonrası", "Gidiyorum", "Hatıralar", "Hepimize Dair", "İlk Aşklar", "İki Ses", "Gündüz", "Hergünkü Ölüm" ve "Gün Eksilmesin Penceremden"
 
CAHİT SITKI TARANCI
Otuz Beş Yaş Şiiri
 
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
 
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
 
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
 
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
 
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
 
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
 
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir