MEHMET TAŞTAN
 Gözlerinde Çağ Yanar
 Sen geçersin içinden yıllar susar, çağ yanar
Gözlerinde tutuşan mavi bir çerağ yanar
Gözlerinde tutuşan mavi bir çerağ yanar
 Düştüğü kuyulardan çıkar gider sefaya
 İz bırakır çöllerde ardından çağlar geçer
 Kölenin çığlığıyla yankılanır kolezyum
 Sessiz bir seyircinin kalbini dağlar geçer
 Unutulur mezarı Zeus’un bir adada
 Efsane yatağına görünmez ağlar geçer
 Boynu bükülür gülün; bahçe yanar, bağ yanar
 Bu şehrin ebruvanı o koskoca dağ yanar
 Kusva düşer yollara tarihi görmek için
 Hicrandan güvercinin saçlarına ak düşer
 Kanat çırpar ayrılık Leyla’nın vahasına
 Çölün orta yerinde mecnuna firak düşer
 Başını taştan taşa vurarak giden nehir
 Bembeyaz gelinlikle denize berrak düşer
 Dinamit patlar suda; avcı yanar, ağ yanar
 Bir yüzüğün kaşıyla efsane otağ yanar
 Kız Tibet’in suyuyla doldurur kadehini
 Avcının sadağında intikam oku kalır
 Sular çekilir elbet her tufanın sonunda
 Zeytin dalı o kuştan yadigâr doku kalır
 Şirin’in sevdasıyla erir gider koca dağ
 Küllerinin içinde yanık bir koku kalır
 Nasıl ateştir böyle; hasta yanar, sağ yanar
 Zemheri ayazında kalan Karabağ yanar
 Viralarla denize açılan düşler gibi
 Yürüyünce zamana yıllar susar, çağ yanar
 Bülbülün bir kanadı düşünce ark içine
 Boynu bükülür gülün; bahçe ağlar, bağ yanar
 Nil mi akıyor yoksa gözlerinde müjgânın
 Nasıl ateştir böyle; hasta kalkar, sağ yanar
 Bakma öyle ne olur taht yıkılır, tuğ yanar
 Gülme, öyle gülersen gözlerinde çağ yanar!
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  