Amorium

AHMET URFALI
Amorium
 
-İznik’ten önce Amorium…- Hz. Muhammed-
 
A-Öndeyiş
 
Bozkırın konar-göçeriyim kanatlarımı ödünç aldım Tulpar’dan
Çıvgın rüzgârlarla arkadaş oldum al şafakta göğe bakıp
Ötüken Yış’ta gül yaprağı doldurdum gönül heybeme
Benliğimi mayaladı dokuz aksakallı bilge yır okudular başıma
Kalın Oğuz Beyleri yol verdiler menzilime Kızıl Elma öğüdüyle
Kürşat’tan Sarı Saltuk’a bahadırlığın sırrını üflediler ruhuma
Diz kırıp boyun büktüm Yesevi ocağında hamd ve şükür rüknünde
Hazır olsun cenge ol kâfiri karanlık beldeler ve şol köhne köşeler
 
B-Roma’nın yılık bakışları
 
Mermer sütunların duldasında sesleri kalmıştı üveyiklerin
Garip ve masum arkaik hüzünlerin izbe mekânları
Bir gladyatör arenaya çağırıyor elinde çift ağızlı gladius
Seslerin kanı fışkırıyor senatörlerin kahkahaya boğulmuş yüzlerine
Bu öldürme şöleninde mutlu oluyor Kutsal Roma’nın plebleri
Mahsuru yok zira ölenler kuş sesleri ve kara bahtlı tutsaklar
Spartaküs ağlıyor ağaç dallarında katledilen kuşların vedasına
Amorium’un masallarını anlatıyor Ezop kibirli asilzadelere
Çoğaldıkça esirler yığılıyor servet ve daha çok şatafat
Hazine muhafızları istiflenmiş altınlara bakıyor tuhafça
 
C-Esirler ve asilzadeler
 
Esir kızlar yalın ayaklarıyla üzüm eziyorlar güneşin alnında
Alev kızılı dudaklarından taşıyor ezgin şarkılar ve puslu hayaller
Bin acının kahrını katıyorlar kekrek suyun çatlamış zarına
Alınlarından ter damlıyor ve keskin şıra yakıyor parmak yarıklarını
Esmer delikanlılar kızlara bakıyor küfeden yağırlaşan sırtlarıyla
Üzüm suyu demleniyor ve mahzendeki küplerde sarhoşluk aşılanıyor
Kral III. Mihail pan flüt dinlerken mey içmeyi yeğleyip esriyor
Ekmek ve şarap ayininde papazlar ağlaşıyor beden ve kan üzre
İsa son akşam yemeğinde ekmek bölüştürüyor havarilerine
Ve akıtılan kanın kâselerini yıkıyor boyunları Haçlı rahibeler
 
D-Mahpe’den Selman’a geçiş
 
Mahpe’nin iç ateşi mutlak gerçeği bulmak merakıyla yanıyor
Ve tutuşuyor yanardağlar sessiz ve derinden yükselerek
Hiç sönmeyen kızıl alazlarını hatırlıyor ateşgedenin
Düşündükçe artıyor akıl depremleri sorular çoğalıyor kalbinin telaşında
Zihni bulanıyor dili dağıtıyor kendini bir labirent çıkmazında
Yolların çıkışında bekliyor zebaniler ellerinde ateşten gürzler
On iki kez çan çalıyor yüksek kuleden iki zangoç oflayarak
Rahip Uskuf elindeki Barnabas İncili’nden ayetler okuyor pazar ayininde
Selman olma vaktin gelmişse haydi davran rehberin olacak ebabiller
Huzur ve barışın adıyla müjdeleneceksin sabah aydınlığı bir ışıkla
 
E- Amorium pazarında ipek ve baharat
 
Irmaklar taşıyor vadilerden gürüldeyerek seller akıyor aceleci ve mağrur
Haramiler kervan basıyor yollar yollara bağlanıyor derbentlerde
Tülü develer üstünde Fars tüccarlar gizli bir tarihin ruznamesini yazıyor
Gecenin ayazı çapaklanıyor gözlerinde sonra düşlerine giriyor nomisma sikkeleri
Amorium Kral ve İpek yolunun son menzilinde ıhtırılıyor yorgun kafile
Rahipler tütsü sunağından dumanlar dağıtıyor sağa sola sabah ayini için
Venüs’ten arta kalan güzel ve doğurgan kadınlar ipek kumaşlara dokunuyor
Başlarında uçuşuyor yeni doğmuş kelebekler kısa bir ömrün sevinciyle
Uzaklardan yılkının kişneme ve toynak sesleri geliyor gök gürlüyor
Ve bir bölük göçmen kuşunu çağırıyor nehrin derin dönencesindeki efsun
 
F- Fethin fethi Amorium
 
“Kılıç, daha doğrudur kitabın haberinden / Kılıçlar kitaplar gibi değildir”
Ebû Temmam “Feth-i  Ammûriye” kasidesini yazıyor Mutasım övgüsüyle
Kanlı hokkasına batırıyor divitini belagat yüklüyor kelimelerin iç anlamına
Türkmen emirleri geçmişi geleceğe bağlıyor yeni bir vatan kuruluyor Anadolu’da
“Fethin fethi” diyor şairler ezan okundukça çan kulesinin üstünde
“Haydin kurtuluşa” nidasıyla uyanıyor söğüt dallarında yapraklar ve kuşlar
Ve insanlar ilahi çağrıya uyup “şanlı bir zafer”in şükrünü eda ediyor tan vaktinde
Yürüyor Emir Afşin Mengücek Bey ve Selçuklu Hakanı Şahinşah yer götürmez orduyla
Muştusu yayılıyor batıdan doğuya ve gökyüzü alkımını kuşanıyor armağan olarak
Kutlu Elçi’nin sözündeki keşif nakşediliyor kalplere “İznik’ten önce Amorium…”
 
G-Battal Gazi ve Aşkar
 
Her fethin içine giriyor dillerde dolaşan efsanesi Battal Gazi’nin ve bir de Aşkar’ın
Amorium’un hendekli kalın surlarını tek atlayışta aşıyor yelden hızlı koşan Aşkar
Bazen kanatları oluyor Gazi’nin bazen de cenk yoldaşı yelesinde eğleşiyor tufanlar
Aryund soylu Aşkar ile Battal Gazi bengisu içiyorlar Orhun pınarlarının gözelerinden
Elindeki kılıç Zülfikar’ın özkardeşi kabzasında parlıyor Oğuz Kağan’ın altın mührü
Göğün ve yerin ordularına açılıyor kalelerin paslı kapıları burçlarında can pazarı
Mağlupların figanını bastırıyor galiplerin sevinci ve çıngı saçan kılıç şakırtıları
Aydınlanıyor inkârın fitne yüzü ve şenleniyor harap şehirleri diyar-ı Rum’un
Akşamın rengi iniyor Pınarbaşı’na yeni gün yeni devirle ağaracak yarın
Yollara düşüyor Battal Gazi ve Aşkar çok kaleler ve çok kentler var alınacak
 
H- Dicle, ayin ve cengaverler
 
Dicle’ye karışıyor kırk iki kentlinin kanı ve ağlıyor Ortodoks rahipler
Her Konsülde çatal dilli piskoposlar kışkırtıyor Haçlıları intikam andıyla
Ve öç mızraklarının gölgesi düşüyor Anadolu yaylasının mor dağlarına
“Martyrs of Amorium” ayininde kin kusuyor asırlardır Doğu Kilisesi
İkonolar yeniden çakılıyor ruhu daraltan kiliselerin ölüm çağrılı duvarlarına
Samarra gecelerinde sessizliğin ortasına düşüyor kederli bir sıla türküsü
Ay yüzüyor Dicle’nin durgun sularında ve yıldızlar şavklanıyor etrafında
Altay dağlarının serin rüzgârları esiyor çöl sıcağının orta yerlerine birden
Bir Bedevi Samarra’nın atlarına ve cengaverlerine methiyeler düzüyor
Şimdi sen söyle ey görkemli Bağdat saltanatını kimlerin koruduğunu
 
I-Aşkın şehri Amorium
 
Sen aşkın şehrisin bin hazine taşıyorsun sinende Roma’dan Osmanlı’ya
Toza toprağa karışmış ören yerinde geçmişi arıyor kazıcılar zahmetlerle
Bezekli mermer lahidin içinde gülümsüyor zengin bir Bizanslı
Senden başlıyor vadedilmiş fetihler sonra İznik ve sonra İstanbul
Roma hep hayal ve ümittir Türk’ün ülküsünde anlamına bilince
Peygamber sözüne nail olmanın mutluluğunu yaşıyor Türkistanlı emirler
Bedeli canla ödenmiştir her zaferin ve emanettir sonsuz zamanlara
Çünkü vatan olmuştur Hak rızasınca duasını yapmıştır Yesevi erenleri
Şair koyu gölgesinin altına oturuyor ulu bir çınarın derin düşüncelerle
Osman Gazi’nin göğsünden bütün dünyayı saran kutlu çınar bu değil mi
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir