TÜRKAN EMRE 
 Ey Aşk Ey
 Meğer uzaklıkmış yakınlık bilmezdim
 Meğer aşk uzağı yakın edermiş
 Varılmazı varılır
 Tutulmaz koru serin edermiş
 Kısalırmış hasretle tüm yollar
 Varlığı yokluğunun acısında saklıymış aşkın
 Bir tutam menekşenin kokusuna bürünür
 Bir gül dalının dikeninde saklanırmış
 Gülüşlerin ardındaki kederin lisanıymış aşk
 Herkese benzeyen ama kimseninkinde tadı aynı olmayan
 Bir lezzetmiş aşk
 Şehvetten müstağniymiş
 Yağmalanmaz hor görülmezmiş
 Kırılınca masumlaşan
 Ezilince hırçınlaşan çocuk gibiymiş aşk
 Tohumu âşıkta saklı
 Sabrın bir meyvesiymiş aşk
 Utangaç bakışların mahcup eriymiş aşk
 Kimine göre bulunan kimine göre aranan
 Kimine göre sırmış aşk
 Bir kan davasıymış aşk
 Tarafları düşman yarısı
 Cehri bir zikrin coşkusundan bir demmiş
 Bir hafızın pişmanlığı sorgusuymuş aşk
 Allah için hiç bu kadar ağladın mı sorusuymuş
 En büyük hataların yalanların divanı gibi
 Affetme yetkisiymiş aşk
 Sarf edilmiş tüm çabanın
 Çekilmiş her acının meğeriymiş aşk
 Sefa ile Merve arasında Hacer’in duası gibi
 Susuzluğa su
 Yalnızlığa yoldaş bulmakmış aşk
 Bir babanın güvenli omzu
 Bir annenin sıcak kucağıymış aşk
 Bir evladın kuru toprağı diğerinin gülüşüymüş aşk
 Geçecek sanılıp geçmeyen
 Kabuk tutmaz bir yaraymış aşk
 Kusursuz sanmak ya da kusuru varsa da
 Görmezden gelebilmekmiş aşk
 Nasıl olur diyememek
 Neden diye soramamak
 Sormaktan kaçmakmış aşk
 Sana yakıştırılamayan
 Ama kaçamadığınmış aşk
 Kavuşunca Fatiha
 Özleyince inşirah
 Bitince Tevbe Suresi’nin mealiymiş aşk
 Zeynep’in gerdanlığı
 Yusuf’un gömleği
 Ali’nin kafa tutuşuymuş
 Ömer’in adaleti diyemesem de
 Ebubekir’in sadakatiymiş aşk
 Ve yine de anlatmakta eksik oluşum
 Anlaşılmakta zorlanmadığım
 Hâlmiş aşk
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

