Hece Taşları Dergisinin 34. Sayısı

Hece Şiirleriyle
Dolu Dolu
 
Hece Taşları
Dergisinin
34. Sayısı Çıktı
 
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğinde çıkan, yine hece şiirleriyle dolu dolu olan “Hece Taşları” şiir dergisinin 34. sayısındaki isimler:
 
Sıtkı Caney, Prof. Dr. Mehmet Narlı, Ahmet Efe,  Ekrem Kaftan, Fahri Hoşap, Afak Şıhlı, Ahmet Süreyya Durna, Ramazan Avcı, Qeşem İsabeyli, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Habil Yaşar, Cahit Can, Tayyib Atmaca.
 
 “Hece Taşları” dergisinin 34. sayısında yer alan Sıtkı Caney’in  “Azize ‘Yerlilerin Şarkısı’ II” şiirini ve Tayyib Atmaca’nın “Elli Beş Basamak” yazısını tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 
SITKI CANEY
Azize “Yerlilerin Şarkısı” II
 
birşey yap azize şiirden olsun
ıslansın hep içim nehirden olsun
 
iyi sakla beni bahar geliyor
iyi sakla beni çıldıracağım
acı ilerliyor aşk ilerliyor
ruhumdan bir cennet kaldıracağım
 
birşey yap ve görün aşkla diz dize
göstersin dibini hayat denizi
anlat deliliği anlat azize
her yağmurda aynı yaranın izi
 
kimi rüyasında bir kelebeğe
yağmurdan tabutlar yapıyor gibi
kimi yeraltından bakıyor göğe
herkes aynı şeye tapıyor gibi
 
andolsun hayat da durur azize
çeker baharlardan elini tanrı
kıyamet aşkı da vurur azize
unutur yağmuru çöl yangınları
 
ölümü ürperten birisi mi var
baharı coşturan böyle azize
duvarın ötesi yine bir duvar
sonsuzluk gördün mü söyle azize
 
daraldı odalar sonra balkonlar
gökyüzü çalarız sinemalarda
o çocuk balonlar o istasyonlar
herşey bir aşk için susar susar da
 
iyi sakla beni çıldıracağım
acı ilerliyor aşk ilerliyor
ruhumdan bir cennet kaldıracağım
iyi sakla beni bahar geliyor
 
TAYYİB ATMACA
Elli Beş Basamak
 
Bin dokuz yüz altmış iki yılında, topraktan dünyaya sürgüne çıktım, nerde körpe yaydım kenger kanattım, meşe diplerinde mantar topladım, hangi dağda kulağımı kapa­tıp, bir uzun havada sesimi açtım, soğukkuyularda yazın ve kışın, çorapsız nasırlı aşık­larımla, hangi pınarlardan yere diz kırıp, kana kana içip geçtim yazları, kışyarılarında diz boyu karda, ördekli çayında buzun üstünde, çok topaç çevirdim hasılı kelam.
 
Güllük gülistanlık sandım dünyayı, yıllar nasıl aktı ben nasıl baktım, kanıma kıvılcım ilk nerde düştü, bir ceylan gözümde nasıl su içti, elim ayağıma kaç kez dolaştı, can kuşum kafeste boynunu büktü, bühtan kuşlarından ürküp kaçarken, başıma olma­dık belalar açtım, gamdan gama seke seke yürüdüm, hasretlik nasıldı ayrılık nasıl, ben bülbül ölüsü zarfın içinde, söyle nasıl oldun sen gül kurusu.
 
Hayatı tanıdım kırkından sonra, bir o kadar daha hayal kurmadım, dallarımı önce kuşlar terketti, yavaş yavaş yapraklarım uçuyor, her hüzün sarının değişik tonu, demek ki insana güz böyle gelir, çekip koparırmış sevdiklerinden, anladım yol uzun hayatsa kısa, geride ne kaldı ötede ne var, şehir şehir gezdim gurbet bitmedi, sombahar kapıma geldi dayandı, artık efkâr soluyorum durmadan.  
 
Elli beş basamak çıktım hayatı, hatıralar siyah beyaz albümde, sinamanın beyaz perdesi gibi, alt yazılarında elde var hüzün, bakarım görünmez yağmur kuşları, susa­rım yürürüm ben yane yane, beklerim boyasın aşk beni kane, hangi basamakta ayağım kayar, hangi yerde gök üstüme devrilir, dikişsiz beyaz bir damatlık ile, dört kişinin omuzunda bir tahtla, iki yana düşmüş kanatlarımla, geldiğim toprağa tekrar dönerim.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir