Dolu Dolu
 Hece Taşları
 Dergisinin
 29. Sayısı Çıktı
 Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğinde çıkan, yine hece şiirleriyle dolu dolu olan “Hece Taşları” şiir dergisinin 29. sayısındaki isimler:
 Seyfettin Karamızrak, Prof. Dr. Muharrem Dayanç, Ferqane Mehdiyeva, Mehmet Özdemir, Ekrem Kaftan, Mehmet Gözükara, Mustafa Özçelik, Mustafa Ökkeş Evren, Yunus Kara, Osman Aktaş, Mustafa Erkenekli, Mustafa Oğuz, Halit Yıldırım, Mehmet Baş, Hızır İrfan Önder, Fikret Görgün, Züleyha Özbay Bilgiç, Lütfi Kılıç, Kadir Altun, Muhammet Emin Türkyılmaz, Erol Boyunduruk, Hacer Alioğlu, İbrahim Sağır, Halil Gürkan, Mehmet Fatih Köksal.
 “Hece Taşları” dergisinin 29. sayısında yer alan Mehmet Baş’ın  “Yerleşik Hayat” şiirini ve Tayyib Atmaca’nın “Boş Mezar” yazısını tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 MEHMET BAŞ 
 Yerleşik Hayat 
 Kâğıttan evlerin ince hevesi
 Gölgesiz kentlere siner nefesi
 Zincire vurulmuş dağlar nehirler
 Çiğ düşmüş güllerin yok mu adresi
 Yolcusuz yollarda kırılmış dizi
 Güzellik çağının nerdedir izi
 Yaralı ceylanlar terk etti bizi
 Açılmaz mı ola göğün kafesi
 Sararan ayvada ağlayan narda
 Yeryüzü içerde gökyüzü darda
 Yolunu kaybeden yem olur kurda
 Tavuklar elinde dünya kümesi
 Delinir sinesi gülün delinir
 Yar yoluna giden elbet bilinir
 Yanlışa düşenin adı silinir
 Konulur sahneye aşkın piyesi
 Aşikâr sırların saklıdır yüzü
 Sükûtun bağrına nakşolur sözü
 Gecenin kalbinden içer gündüzü
 Süzülür raylardan hüzün ekspresi
 Merdiven kurulur mavi göklere
 Yapraklar sarılır derin köklere
 Dökülür ırmaklar demir künklere
 Yerleşik bir hayat sarar herkesi
 TAYYİB ATMACA
 Boş Mezar
 İşte kapınızı tıklatıyorum, ölüm var ay gardaş haber vereyim, olur ya aklından fırlayıverir, bu dünyanın cangamazı içinde, nefsin okşandıkça kuyruk dikelir, farkına varmadan aslan olursun, hizmetine girer tilkiler kurtlar, dünya güllük gülüstanlık sanırsın, yediğin önünde yemediğin çöp, şükür makamını teget geçersin, var git ölüm bir zamanda yine gel türküsün dinlerken ritim tutarsın.
 Koy söyleyim tekrar olsun ölüm var, yanımızda yönümüzde her yerde, ekranlarda canlı canlı izlerken, öküzün trene baktığı gibi, bakarız gözümüz alacalanmaz, yüreğimiz et parçası it yemez, komşumuzda çığlık kopar bir gece, başımızı yastıklara gömeriz, nasıl olsa acısını paylaşan, biri vardır arar çıkar gelirler, diye kendimizi sorumluluktan, kenara atsakta kurtulamayız.
 Her doğan ölecek ölmemek yasak, yasağı delecek yok başka yasak, herkes bir hayırlı ölüm peşinde, kimi gökte yiter suda kaybolur, kiminin ölüsü dirisi olmaz, gelirse habersiz gelir her ölüm, gidenin peşinden sözler yarışır, kimi cehenmemden çukur der geçer, kimi der cennete açılan kapı, beyaz bir kundakla pazara gelen, siyah bir takımla girmez mezara.
 Boş mezar dediysem beleşte değil, mezar da mezar ha gireni yutar, ne tahtaya hacet ne de birkete, etrafında yine kendi mamulü, yanını yönünü örtecek kadar, sıra sıra kerpiçleri dizilmiş, bakınca insanın canı çekiyor, hele bu da benim gibi şairse, zaman kısa ben yorgunum yol uzun, bu mezar bedava nolur nasip et, Efendime komşu sekiz karışlık, Cennet’ül Baki’de konak olayım.
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
   
  