“Halep Halep” Şiiri 
 Bu Sayıda
 Türk Dili’nin yeni sayısı Ali Karaçalı’nın aşağıya alıntıladığımız “Mart Notları” yazısıyla okuyucuya  merhaba diyor:
 Mart Notları
 Martla birlikte tomurcuklar da uç vermeye başladı.
 Basit, yalın bir haber cümlesi bu; yazdım ve durdum. Devam etsem mi?
 Ucu güzelliğe, ışığa, hayata, umuda açık bir cümle ya, bugünlerde böyle cümleler kurmak ne kadar zor. Kuşluk vakti, masam pencereye dönük, yazmak için oturdum. Cam kenarında pembe orkide, dışarıda pırıl pırıl bir güneş, ağaçlar, kuşlar, köpeğini gezdiren kadın.
 Zihnimiz yaşamakta olduğumuz boğuntuya o kadar teslim olmuş ki hayata, dirime dair bir güzellik imgesini ima etmeyi bile ‘ihanet’ gibi algılıyor. Kanayan yanlarımız o kadar çok ki.
 Oysa içinde varoluşun bütün hâllerini barındıran hayat her şeye rağmen bizden yola devam etmemizi bekliyor. Bunun için martla birlikte cemreler düşüyor; hava, su, toprak ısınıyor; tomurcuklar uç vermeye başlıyor: yıkık duvarların, göçmüş evlerin, çürümüş cesetlerin, kan izlerinin yanında bile. Hayat hep üstün geliyor.
 Gece, bombardımandan sonra
  yarı beline kadar yıkıntının altında
 ama yine de Tanrı’nın izniyle 
 ayakta kalan yaşlı şeftali ağacı 
 ve başını şeftali ağacına dayayan
  genç ana, bahar ana…
 Cahit Koytak’ın şiirinden aldım bu dizeleri. Türkçenin usta şairi Cahit Koytak’ın çağa, yaşanılan zamana, acıya tanıklığının bir belgesi olarak dokunaklı bir masal gibi bilincimize, belleğimize ve kalbimize bıraktığı “Halep Halep” başlıklı o şiirinden. Şairler acıya dokundu bu kez: tenimizi yakan ateşe, yüzümüzü çizen şubata, göğsümüzdeki bıçak yarasına, taş gibi somut, sert hakikate.
 Arif Ay “Seni Özlemek” şiiriyle selamladı okuyucularını bu sayıda, Mehmet Aycı “Ayva”, Ahmet İnam “Yaşanan Bizi”, Veysel Çolak “Koyu Acı”, İrfan Çevik “Üzüm Suyu”, Mustafa Uçurum “Tam Burası”, Murat Soyak “Mülteci” şiiriyle. Başka şairler de var bu sayımızda: her biri kalbimizin bir başka yanına dokunan.
 Âlim Kahraman, Merve Koçak Kurt, Doğukan İşler, Yavuz Demir ve Fikri Özçelikçi’nin usta işi, iyi öykülerini anmasam olmaz.
 Bu sayımızın söyleşi konuğu, öyküleri Garip Hikâyeler Kitabı adıyla geçtiğimiz yılın sonuna doğru kitaplaşan değerli öykücümüz Halime Toros. Kitapta yer alan öykülerin hemen hepsi son yıllarda Türk Dili’nde yayımlandı. Öykü tadında, yalın, darası alınmış cümlelerle bir yazarın iç dünyasını ve yazı yolculuklarının ipuçlarını veren bu güzel söyleşiyi Dinçer Eşitgin gerçekleştirdi.
 Şiirleri, öyküleri, denemeleri, dil ve edebiyat yazıları, kitap ve gündem bölümündeki değerlendirmeleriyle derginiz Türk Dili burada.
 ALİ KARAÇALI
 Birbirinden güzel yeni şiirlerin öykülerin  yer aldığı bu sayıdan tadımlık olarak Cahit Koytak’ın “Kıyı” şiirini aşağıya alıntılıyoruz. Daha fazlası için Türk Dili Mart sayısından bir tane edinmelisiniz, Bu imkânınız da yoksa  "Türk Dili" dergisinin web sayfalarına bakabilirsiniz.
 CAHİT KOYTAK
 Halep Halep
 I
 Gece, bombardımandan sonra
 yarı beline kadar yıkıntının altında
 ama yine de Tanrı’nın izniyle
 ayakta kalan yaşlı şeftali ağacı
 ve başını şeftali ağacına dayayan
 genç ana, bahar ana…
 sessiz sessiz ağlıyor bu ikisi.
 ağacın yapraklarını
 ve ananın ıslak yanaklarını
 ısıtıp okşuyor dolunay ışığı.
 bunları hepimiz görüyoruz,
 hepimiz, ta buralardan.
 ve daha net görüyor
 bazı geceler sıcak yatakta
 uykusu kaçınca, insan.
 Tanrı da görüyor, kuşkusuz,
 dolunayı,
 şeftali ağacını
 ve ağacın altında ağlayan anayı
 her şeyi, herkesi avucunda tutan
 Yüceler Yücesi
 merhameti sınırsız Tanrı…
 ve akıllarımızın üstünden,
 yüreklerimizin dibinden,
  “Buradayım,
 korkmayın, buradayım!”
 diye sesleniyor bize,
  “Buradayım ve her şeyi biliyorum,
 hepinizin içini görüyorum,
 İstanbul’dan Halep’e
 ağzıyla ekmek taşıyan,
 sabır taşıyan
 karıncaya varıncaya kadar!”
 ve Halep’e giden yolda
 bir başka şeftali ağacının dalında
 ağustos böceği
 duyunca içinden gelen bu seslenişi,
 ayın, ananın ve şeftali ağacının
 Rabbine yakarmak için
 inceden bir ağıt tutturuyor
 ve yolcunun bağrını
 hançer gibi oyan çığlıklarıyla,
 ozanların yaptığı gibi,
 görünenlerden, bilinenlerden
 daha dokunaklı göstermek istiyor göze
 Halep’teki şeftali ağacını,
 ağacın altında ağlayan anayı
 ve ananın yanağını okşayan
 dolunay ışığını.
 13 Mart 2015
 II
 bahar nazlanıyor yine bu sene;
 sokağın melekleri, tutmuşlar
 onun yerine
 geçen seneki gibi, naçar,
 Halepli bir anayı
 bulup getirmişler sokağa yine.
 bu bahar ananın da
 dudakları mühürlü;
 gözlerini buz çiçekleri sarmış,
 yazın neler bekliyor bizi,
 görünmüyor
 bakınca gözlerinin içine.
 bu da çulların içinde
 ve bebeği kucağında yine.
 ana ve çocuk
 sokak sokak, köy köy
 dilene dilene
 dönmek istiyorlar Halep’e.
 22 Mart 2015
 İki Kere Yazılan Şiirler Kitabı
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
   
  