YILMAZ EKİNCİ
Sanatçı ve Sanatın Doğası
Sanatçı, kendi benliğinden doğan sesle bize seslenir.
O, her zaman kendini inşa ve icat etmeye çalışır.
Aykırıdır. Aykırı olduğu için mucittir.
Ötekiler adına konuşmaz. Kendi adına konuşur.
Ötekiler adına konuşan kişi sahtekardır!
Sanatçı tasvir eder, telkin etmez.
Politikacı ile sanatçı arasında bariz farklar vardır.
En kötü sanatçı, sanatını bir şey için afişe eden (ideoloji, parti, tabi olduğu inanç, mensup olduğu kavim, sevdiği lideri kutsallaştıran ve benzeri beğenilerini dayatan, sloganlaştıran) kişidir.
En iyi politikacı ise sanatçılarla oturup konuşan ve onların betimlemelerini, düşüncelerini ve eleştirilerini kaale alıp yöntem geliştiren kişidir.
Sanatçıların siyasete dahil olmaları uygun düşmez. Çünkü sanatın ve sanatçının doğası gereği muhalefettir.
Sanatçı iktidar için değil hakikat adına yola çıkan kimsedir.
Kesinliğe ve mutlak bilgiye sahip değildir fakat o amaç için yola çıkmıştır.
Oysa politikacı kıt bilgisiyle, tahakküm gücüyle mutlak sandığı düşüncesiyle konuşur. O bazen kendisini yeryüzünde Tanrının bir temsilcisi olarak görebilir / görür. Ama sanatçı göremez! Gördüğü anda biter.
Sanatçı hakikatin peşinde giden bir seyyahtır.
O seyreder.
Görmeye çalışır ve yakaladığı şeyi güzellik idesi altında bize sunmayı vazife bilir. Arz etmez.
Dikte hiç ettirmez ve hakikat adına/tanrı adına konuşmaz.
Sanatçı, siyasetin emrine giremez. Girdiği gün onun ölüm günü olduğunu bilir.
O, erdemin, hakikatin ve adaletin meşalesini taşımak için yaratılmıştır adeta. Bağnaz değildir, eleştiriye açıktır.
Sanatçı kendi namına ve mührünü bastığı şey adına konuşur.
Özneldir, öznelliğini başkalarıyla paylaşarak var olmaya çalışır.
Siyasetçiler, ötekiler adına konuşurlar.
Ötekiler adına konuştukları için kendi benliklerini gizlerler.
Gerçeği olduğu gibi yansıtmazlar ve onun için gerçeğin düşmanı olurlar.
Politikacılar kitlelerin coşkulu dünyalarına hitap ederler.
Hakikat onların penceresinde sadece inandıkları davalarıdır.
Belli bir ideolojiye, fikirlere ve ön kabullere sahiptirler.
Hitabetlerini analiz ettiğimizde bizleri bir şeye inandırmak için yola çıktıklarını görürüz
Söylemleri hep aynıdır. Çünkü kollektif bir kimlik inşa etmeye çalıştıkları için gerçeği/ hakikati dillendirmezler.
Gerçeğe hep kendi dar pencerelerinden bakmaya çalışırlar ve bizi de inandırmaya davet ederler
Genelde hakikati gizlemeye/ kamufle etmeye çalışırlar.
Sanatçı ise obje ile subje arasındaki bağlantıyı anlamlandırmaya çalışır. Kamufle etmez.
Kendi içindeki sessizliği veya depremi sanat yolu ile dışa vurmaya yansıtır.
O, doktrin ve misyonun sularında kirletmez kendini.
Kendi adına konuşur.
Sahicidir.
Onun için hiçbir şiir bitmiş değildir, hiçbir hikâye olayın tamamı değildir ve hiçbir resim de bitmiş sayılmaz.
Sanatçı bu evrende sadece bir yolcudur.
Bu yolculukta bulduklarını, gördüklerini ve temaşa ettikleri şeyleri kendi özbenliğinin sularına, renklerine bandırarak bize yansıtmaya çalışır.
Ortaya koyduğu şey/ürün; gerçeğin/hakikatin kendisi değil, onun görüntüsü olduğunu bilir. Kendi iç benliğinde peyda olan şeyi, tek gerçek şey olarak bize sunamaz Sunduğu takdirde sanatına ihanet etmiş olur.
Sanatçı asla bir şeye, gayeye hizmet de etmez. O bir lidere, partiye veya bir 'izm'e boyun eğen, biat eden ve bağlı olan kişi değildir.
O özgünlüğünü özgürlüğünden alır. Aksi takdirde kendisinin olmadığını bilir.
O sadece estetiğe, tekamüle, mükemmeliyete giden yolu bize gösterir, fakat” tek yol budur” demez. Çünkü bilir ki, insan söylediği/ yansıttığı şey oranında bilir ve konuşur.
O kâinatta öğrendiği şeyleri/ sırları sanat yoluyla dışa vurmaya çalışır. Direk aktarılan şeyin sanat olmadığını bilir.
Onun için yüksek perdeden konuşanların sırları/ sanatları yoktur. Böyle şahısların kalıcılıkları sel suları gibidir. Bunların zararları faydasından daha çoktur.
Politikacıların politik söylemleri hep muğlaktır ve yereldir. Evrensel gerçeklerden uzaktırlar ve realiteden pak haz etmezler.
Genelde oydaşmaya dayalı temsili durumda olan kişilerde hakikatin ve estetiğin yansımasını görmeye çalışmak, beyhude bir suizandır.
Tarihte çok az kişide bu özellikleri görebiliriz
İyi bir siyasetçi sadece politikanın sığ sularında yüzen birisi değil sanatın ve zanaatın her türlüsüne katkı koyan, himaye eden, destekleyen ve sanatın envai objeleriyle hemhal olmaya çalışan kimsedir. Kötü bir politikacı yüksek perdeden konuşur, eleştiriye tahammül edemez, gerçeği söyleyenleri susturmaya çalışır. Böylece hem kendi varoluşuna ihanet eder ve hem de hakikatin celladı olur.
İnsan sadece politikanın sığ sularında yıkanmaya çalışırsa hakikat ile olan bağlantısı kopar; olay ve olguları nesnel olarak göremez ve her şeye kendi dar politik bakış açısından yaklaşmaya çalışır. Hayatı kısırlaştırır ve başkalarına yaşam alanı tanımaz.
Bütün totaliter politik söylemler, hayatı kısırlaştırırlar ve despotizme giden yolun zeminine taş taşırlar.
İnsan sadece kelamın ve kalemin güzelliği içerisinde, fıtratın ırmağında bir damla su olmaya gayret ederse ancak o zaman kendisi olur.
Sanatın ve sanatçıların büyüklüğünün sırrı buradan gelir.
Onun için sız siz olun politikanın sığ sularında bir militan değil, sanatın envai çeşidi içinde kulaç atmaya cehd ediniz.
Çünkü politik alan kısırdır, düşmanlık ve cepheler inşa eder. Sanat ise size bağımsızlık, onur ve özgürlük alanlarını açar.
|
|