MEHMET SAİT YAKUT 
 Evrenin Ölümleri
 Susuşunla evrenin
 İçime dolar tüm ölümleri
 Debelenir gözyaşına dudaklarımla değdiğim dünya
 İrin sondalar şiir
 Kusuntudur şarkı vecde belenmiş
 Her ekim düşlerimi sürdüğüm tarlalarda
 Mezarlar açılır
 Ve kapanır ikbalimin berrak mavisi
 Kapanır gelincikler göğerten yeryüzü rahmi
 Aşk oynaşı olur sübyanın
 Bulaşır acemi öpüşlere şehvetin salgıladığı zehir
 Gül kaçırır rengini fahişe dudaklara
 Soyunur, üryan olur iffetine kandığım aşklar
 Sonrası aşk düşer ayaklara
 Ne şiir ne şarkı bildiğim olmaz benim
 Bakire yosmalar doluşur sokaklara
 Her bakışta iffetin bir heykeli devrilir
 Susuşunla evrenin
 İçimi yakar tüm elemleri
 Sulusepken salyadır yağmur ve nisan
 Ne gelirse gökten
 Kezzap gibi dökülür ruhumun avretine
 Bilirim ki sen antinikotin değilsin
 Duman artık zehir değildir…
 Geçerim
 Mutantan kenarından aşkın şehvetin
 Dokunulmaz sözcükler ısırtıyor dilimi
 Geçerim
 Vehm içinde şarkıların ritminden
 Yüksel’den Sakarya Caddesi’nden
 Damarlarıma vurur sazendenin tel kopartan mızrabı
 Mey kokan nefeslerin buğusu arasından
 Dahası kendimden de geçerim
 Geride kalır barlar ve meyhaneler aşka harem sanılan
 Şaraba vurur genç kızlar tükenir endişeler
 Çeker giderim
 Bir ukde olur içimde yaşamak
 Sokaklarda ufunet
 Sokaklar yılankavi
 Ve sidikli duvarlara yüz sürüp ağlaşır
 İsyankâr fahişeler
                             Susuşunla…
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  