Biz Mahalleliyiz Defolun!

MEHMET SAİT YAKUT
Biz Mahalleliyiz Defolun!
 
"İnsan acılarına bigâne kalan sosyoloji lanetlidir" Durkheim
 
Latince socius; arkadaş, dost anlamına geliyor…
Logy, Yunanca bilim demektir.
İkisinin terkibinden oluşan ilmin adı sociology…
Türkçe okunuşu sosyoloji…
Türkçe karşılığı toplumbilim…
Arapçası içtimaiyat…
Konusu mahalle.
 
Mahalle ve insanın karşılıklı iletişimini, etkileşimini, kolpalıklarını, davranışlarını, disiplinlerini, kurnazlıklarını; coğrafik, demografik, etnografik ve görsel grafik gibi abidik-gubidik kodlarla beynelmilel bir dedikoduya dönüştüren ve bunu bir ilim olarak tahsil etmeye zorlayarak toplumsal kişilikleri tahsilata bağlayan, budunlararası ağları çözümlemek için habire ıkınarak sözcükler ve formüller türeten bir ilm-i beşer…
 
Toplumların sırtına vurulan palan…Ve sırtındaki palanla tanımlanan toplumların öznesini ve öğesini oluşturduğu bir ilm-i laklakan…
 
Auguste Comte adında bir Fransız’ın bu Latince ve Yunanca kelimeleri bir araya getiren üstün dehasının tüm toplumları içine sokup çıkardığı kalıplar manzumesi…
 
Yeni doğan çocuğunu isim bulmakta zorlanan mahalle okumuşlarının sığındığı akademik bir yalan…
 
Birey-mahalle ilişkisinden budunsal çıkarsamalar yapan bu ilmin temsilcileri genelde mahalle çocukları/dırlar. Ancak mahalle ağzıyla değil mecelle lafzıyla konuşurlar. Onun için büyük adamlar/dırlar. Dırlayan bu büyük adamlara sosyolog diyorlar.
 
Sosyoloji bir mahalle bilimi iken, mahalle sakinlerinin karşısında eziklik ve ezilmişlik hissiyle kıvranmasının nedeni kendisine ait olmayan kavramlarla kendisini tanımlama kompleksindendir.
 
Tıpkı; bize ait olmayan ve fakat bilmediğimiz tanımlarla, duymadığımız sözcüklerle, tuhaf formüllerle bizi evire çevire bir şeylere benzetmeye yahut benzediğimiz şeylerden uzaklaştırmaya çalışan diğer ilimler gibi.
 
Teoloji, biyoloji, fizyoloji, antropoloji, etnoloji, psikoloji, Türkoloji, filoloji, etimoloji, epistemoloji, Hindoloji ve dahası kişi başına düşen fikir kadar lojik zenginlikler oluşturan; öznesi ve öğesi olduğumuz ve fakat lafzı ve ruhuyla bize ait olmayan sair ilimler gibi.
 
Aile baskısı, üvey anne-baba baskısı, cemaat baskısı, örgüt baskısı, parti baskısı, devlet baskısı derken, memleketi "mahalle baskısı”na kilitleyen; muhteviyatı ve kerameti kendinden menkul, menhus bir sosyolojik tanım, mahallenin gayr-ı meşru çocuklarının "ulusal baskı" yapan gazetelerine manşet olarak yerleşti.
 
Üstelik mahallenin delikanlılarından kaçan birinin sosyolojik bir tanımdan çok mahallenin "Fahriye Ablası" ağzıyla ifade ettiği bu yeni tanım, kendisinin tahayyül bile edemediği boyutlarda tartışıldı.
 
Ve bu tanımlamayla, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışanların köşe başlarında kurmaya çalıştıkları bilimsel bir tezgâhın çivileri çakıldı sanki.
 
Bu ülkede mahalle var.
 
Bu ülkede mahalle baskısı da var ve olacaktır.
 
Aksi halde; önce upuzun ve sonra kesik saçlarıyla, buğdaysı teni ve başak kadar boynuyla, gözleri, dişleri ve ak pak gerdanıyla, altın bilezikler dolu bileği ve rüzgârda başına geçen eteği ile mahallenin erkeklerinin içini gıcıklayan ve açık seçik şarkılarla delikanlıları yoldan çıkaran çapkın komşu "Fahriye Abla"ların evleri umuma açık olurdu.
 
Aksi halde; saraydan kız kaçıran delikanlı süvari figürlü duvar halılarının yerine Fahriye Abla'ların bikinili posterleri asılırdı.
 
Bu ülkede mahalle var…
 
Bu ülkenin her sokağına randevu evleri kurmayı çağdaş ve laik yaşamsal gereksinim olarak dayatan hürriyetçilere karşı namuslu ve onurlu bir baskı var.
 
Her türlü fikri fahişeleştirip zamparalığını yapan ahlaksızlara karşı mahalle başlarında nöbet tutan delikanlılar var…
 
İyi ki var…
 
Mahalleli ne diyor?
 
"Biz mahalleliyiz kardeşim!
 
Şehri kenarlardan kuşatmışız…
 
Bir can için Paris'i yakan kardeşlerimiz var varoşlarda.
 
Esrarlı, enfiyeli gezeriz. Kulağımızda Müslüm baba cebimizde şafra jiletlerle gezeriz ama namussuzu şerefsizi mahallemize sokmayız.
 
Allah'a kul olamasak da Allah için can veririz.
 
Çankaya'ya yolumuz düşmez ama Çankaya'ya yol açarız…
 
En kenarlarda oturur, on kişi bir odaya sığarız…
 
Ankara'da; Mamak'ta Gülveren'de…
 
İstanbul'da; Sultanbeyli'de, Sarıgazi'de…
 
Attığımız çığlık uykunuzu kaçırır."
 
Kısacası baskı kuran mahalleli bir de şunu diyor;
 
"Ya bu mahallede namuslu olur adam gibi oturursunuz ya da defolup gidersiniz.
 
Sosyolojik tanımlara sığmaz bu mahallenin namusu."
 
Budur mahalle baskısı…
 
 
 
_______________________________________________________
Mehmet Sait Yakut’u Rahmetle ve Özlemle Anıyoruz | Asanatlar
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir