İSMAİL AYDOS
Hatıra Defterime
Gök gibi, ölü kadar yalnız olduğum bir zaman
Sayfalardan vefakâr bir iki dost sıyrılarak
Hasret artar-eksilir, çekilir üstümden duman
Bana gelirler gülerek, ağlayarak, koşarak.
Kelimelerle, resimlerle gidip gelen günler
Bir masa başında, belki bir ölüm döşeğinde
Hatırlanır, ağlanır, bir daha yaşanır dünler
Belki bir hapiste, belki bir yuva eşiğinde.
Kocaman bir bulutta beraber gelen yağmurla
Gelen aşina simalar, hatırlanmayan bazı…
“Bak!… Bu da benim ahbabımdı“ diye onurla
Belki gösterilen torunlara silik bir yazı.
Bir gece kalkarım bebe gibi iştahlı, huysuz
Emerim hasretle mazîyi, hasretle emerim.
Hatıralar hayal olur ve kalırım uykusuz
Eski bir aşkı kefenler, karanlığa gömerim.
Bir sabah doğar güneşle neş’eli veya mahzûn
Bir eski çocukça kavgaya olgunca güldürür.
Duygulu bir kelime düşündürür uzun uzun
Ufukta batan bir gülüş, bir maziyi öldürür.
Belki bir kış ortasında doğuverince güneş
Sevgi tomurcuklarım patlar, sizi kucaklar
Takvimlerin gençliği tüketmesi gibi beleş
Bir tekersiz arabacıkta beni bulacaklar.
Kimi “İsmail“ diyecek, üzülecek belki de
Kimisi de “bir belaydı, oh kurtulduk!” diyecek
Bir gariban hayatı bu, sonu da birdir ilki de
Kimi “Aydos“ diyecek, yine de bilen bilecek.
Kalemlerden bir köprü kurdum, kalem uçlarından
Geçmiş-gerçek, gelecek zaman arası ve şimdi…
Gözlerimden süzülen ve taşan avuçlarımdan
O gözyaşlarını bir hatıra defteri emdi.
________
8 Şubat 1986 / Ankara