MUSTAFA KELOĞLU
 Babam
 Babam sabahları seher yeliyle mesh ederdi yüreğini
 tarhana çorbasına kaşık sallar
 nasırlı elleriyle
 tutardı çakmak tarlanın yolunu
 dudaklarında hep aynı türkü
 ‘divane aşık gibi dolaşırım yollarda
 kız senin sebebine kaldım İstanbul’larda’
 Oysa İstanbul onun için
 uzaklardaki oğula hasret bırakan bir koca şehir
 hiç gitmemiş
 hiç görmemiş
 oğlunun diline dolanan
 sokaklarında hiç yürümemiş
 Yorgun yüreği her teklediğinde
 usulca kıvrılır bir köşeye
 oğlunu özlermiş
 dilindeki duaya
 mutlaka uzaklardaki oğlunu da eklermiş
 İçinde düğümlenen hasreti
 yastık yapıp başına
 derin uykulara dalarmış babam
 ‘oğul! ey yüreği delişmen sevdalara tutkun oğul’
 diye sayıkladığını söyler annem her akşam
 Babam!
 ey yüreği uçsuz bucaksız kırlara teşne
 koca adam!
 bilir misin oğlun da özler seni
 sayıklar senin ismini
 her gece uykuyu kovalarken
 ıssız odalarında bu şehrin
 yüreğine sımsıcak ellerini düşürür
 durmadan.
 içinde hasretini büyütür.
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

