MAHMUT GÜRBÜZ 
 Kar Tatilinde Bir Ateş Meseli
 Adı kar tatili
 Karın adı var
 Kendisi yok
 Toprak ana kerbelayı yaşıyor…
 I
 Ben cidden yoruldum
 Her neysem tüm onlardan…
 Yorgunum. İlişki yorgunu…
 Belki de yaşama yorgunu…
 Bazen olur
 Bazen olur…
 Ve duyarlılıklarım, bağlarım zayıflamaya başladı.
 Babamı bile eski duyarlılıkla aramıyorum
 Şimdi bir dağ evi, şömine ve bahçede kuzine
 Belki ateş de yakarım
 Onbeş gün tek başıma…
 Kendimi özlemişim…
 Vesaire vesaire …
 Ama yok böyle bir yer…
 Alaattin geldi bugün
 Yedik içtik
 Nerede bıraktıysak tam oradan
 Eksiğimizle, fazlalığımızla.
 Burnumda bir çocukluk kokusu.
 Bir ateş başının
 Kekre/tal anılarından bahsetti
 Bende silinmiş.
 Bir dağ evi ve ateş başı
 Ondandır aklıma geldi belki de.
 Yarın tatile giriyoruz
 Ben de oturup güncesini yazarım
 Biraz Turgutca
 Çokça Edipce.
 Aslında ben Edipce yaşamışım biraz
 Yeni farkediyorum biraz biraz
 Örneğin bende de aşk lirik
 Tomris'teki Edipce…
 Ateş mi dediniz
 – O şimdi yaşayan bir anıdır
 Meşe Bar'da
 Kar üstünde
 Ateşle dans.
 II
 Sabri’yle, Erdal’la oturduk
 Demlendik masa başında
 Masamızda kar üstü
 Mirzan tepesi sıcaklığı.
 Bahsettik şundan, bundan
 Sami, Remzi, Hoca, Cevdet vesaire
 Biri geldi, biri kalktı.
 Masa, bildiğiniz koskoca sıla.
 Ellerimde boynu bükük karanfil
 Çünkü kadın yok
 Ama kadın yok.
 Eksik, eksik, eksik
 Ondandır natamam oluşumuz.
 Şimdiler de var diyor bir ses
 İnşallah öyledir
 İnşallah öyledir…
 Masadan Fırat'a mütereddit bir akış.
 Ateş mi dediniz
 – O şimdi Fırat'ı dolanmakta
 Umulur ki bir tefekkür iklimi…
 Ola ki rahmet yağa
 Ola ki rahmet yağa…
 III
 Dolanıyordum şurda, burda
 Şecereme rastladım bir panoda
 Kârerli akrabalarım varmış
 Metin'in sıcaklığını hissettim
 – Metin ki zor sözün peşindedir
 Ama dostluğu ki çok yalın bir şiir-
 Belki de akrabayızdır
 Muhakkak akrabayızdır.
 Çünkü akrabayızdır.
 İzlerimi arıyorum
 Göbeklitepe'de
 Ki buluyorum orada
 Bir fıçıda.
 Peri'nin akışında
 Munzur’un çakıl taşında…
 Hep buradayım,
 Hep buradayım…
 Belki de sahihtir Adem'in Bingöllü olduğu…
 Belki değil kesin öyledir
 Çünkü öyledir.
 Havva ki
 Belki de Dersimlidir.
 Ola ki öyledir
 Muhakkak öyledir
 Çünkü öyledir…
 Hatırlıyorum da
 İşlediğim günahlardan
 Bir murç ve bir çekiç edinmiştim kendime
 Sayrılı sanıyorlardı beni görmeyenler
 Oysa kendimi yontmayla meşguldüm
 O murçla ve o çekiçle…
 Böylece başladı benim iz hikayem.
 Ateş mi dediniz
 – O şimdi ezeli bir hawardır Kartalkaya'da
 Metin Hocamın yangınında
 Ateş ki tene değmesin
 Ateş ki tene değmesin
 Ne bu dünyada ne öte dünyada…
 IV
 Ahmet Abimi aradım
 Ateş, öksürük, sırt ağrısı
 Piyasa hastalığı
 Şükür zatürre yok.
 -Yar ona bir şifa-
 Ahmet Abim dediysem
 Edip'in bahsettiği hepimizin Ahmet Abisi
 " Gülemiyorsun ya, gülmek
 Bir halk gülüyorsa gülmektir
 Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
 Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
 Dirseğin iskemleye dayalı
 — Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben–
 (…)
 “Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
 Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
 Mendilimde kan sesleri."
 Faruk'la konuştum
 Şu artık benim gibi öksüz olan Faruk'la
 -Yar ona bir salıncak-
 Bir yeğenim evleniyormuş
 Öyle dedi.
 – Yar ona mutluluklar-
 Çok güzel yeğenlerim var benim
 Babaları bu aralar ne yapar hiç bilmem.
 Umarım iyidirler
 Mutlaka iyidirler
 Çünkü iyidirler…
 Bir de babaları meleklerle olan yeğenlerim var
 Cıkocan, Hüsnücan.
 Ne yapar şimdi onların çocukları
 Hiç bilmem
 Bu benim utanmazlığımdır.
 Abdullah'ı merak edersiniz bilirim
 Şu benim bir bakıma ikizim olan Abdullah'ı
 Şükür o iyi
 Ev boyuyor bu aralar
 Umulur ki bir bahçe de yapar kendine
 Bir sıla
 Ve bahçede bir kuzine.
 Bakarsınız ben de giderim
 Kartol da pişiririz.
 – Neden olmasın-
 Ha , bu arada bir roman da yazmış Abdullah
 Kim bilir belki de
 Onu buralardan koparan sancısıyla…
 Ateş mi dediniz
 – O şimdilerde
 Ahmet Abi’min damarlarında dolaşıyor
 Bir de İrfan'ın çocuğunun…
 Şifa olsun ve gitsin
 Şifa olsun ve gitsin…
 V
 Hatê'yle aşk konuşuyoruz
 Bir rahme üç Gül
 Üç kızıl Gül
 Bırakmaktan öte ne ola ki aşk
 Çok güzel kokmaktalar
 Evlat kokusu.
 Rabbim bahtlarını sevsin
 Rabbim de koklasın.
 Suları hep berrak olsun
 Hiç bulanmasın…
 Ötesi ise bir şair şefkati
 Bir şair mazereti.
 Ama hepsinden de beri
 Ta " Qalu Bela"dan beri
 Bir özlem
 "Mutlak güzel"e
 Böylece tamamlanmak ister
 Her fani. Başlar yolculuk.
 Biraz güfte, biraz müzik, biraz dans
 Leyla, Salome, Tomris, Muazzez…
 " Aradığımı bulduysam sendedir
 Ya bu benim içimde dolaşan da kimdir."
 " Leyladan geçme faslındayım
 Mevla’ya varma yollarında."
 Sen Muazzez’den geçemedin
 Be Sezai
 "Treni kaçırmış gibiyim" diyorsun ya
 Ah! Ne sancıyan bir dize…
 Artık " En Sevgili" heyula
 Ölüm diyorum ölüm
 Vuslat günündür.
 Dindi sancısı dizenin
 Karıştın " En Sevgili"ye toprakta
 Her fani gibi
 Her fani gibi…
 Bazıları hepimiz için yandılar
 Biz daha çok yanmayalım diye
 Modernite yangınlarında
 "Çarmıh, dört mum!
 Dört fedai!
 İsa oldular.
 Bilmeyen " Tutunamayan" der onlara…
 Turgut/yekmıh/bir mum
 Edip/dumıh/iki mum
 Ece/sêmıh/ üç mum
 Sezai/çarmıh! /dört mum!
 Unutmadım, unutmadım
 Piri Muganlarım vardır, Rindlerim…
 Şiraziler, Attarlar
 Mellalar, Feqiler
 Mevlanalar, Krishnamurtiler
 Spinozalar, Arabiler…
 Onlar ki benim ezeli sükunetim…
 Ateş mi dediniz
 – O şimdi Yunusca'dır:
 Ben yürürüm yana yana
 Aşk boyadı beni kana
 Ne akilem ne divane…
 VI
 Kek Ahmet'i dinliyorum
 " Hep sonradan, sonradan…"
 Ben de birçok şeyi sonradan öğrendim
 Örneğin, İsmet'in Edip'den sudur ettiğini
 Çok sonradan öğrendim.
 Fransız mektebine gitmiş
 Allah’ı var
 Çok iyi bir söz mühendisi olmuş.
 Mühendis dediysem, öyle çok mühendis
 Neredeyse Tanrısal…
 Mühendislerin yapılarını severim ben
 Biraz soğuk olsa da.
 Ama mühendisleri sevmem,
 Oldum olası sevmem
 Bunu yeni öğrendim.
 Kadın mı dediniz
 Çiçekleri ezmekle meşguldür:
 " Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın
 ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir."
 Animası mı dediniz,
 Çok karmaşık bu mevzu
 Ben anlamam o kadar psikanalitikten…
 Başkaca da çok şey öğrendim sonradan
 Mesela bizim Zaza Cemal
 Attila'dan sudur etmişmiş
 O da uğramış Mülkiye'deyken Fransız mektebine
 Sıcak mı sıcak sözler edinmiş kendine.
 Onda kadın dedin mi anne sıcaklığı:
 "Annem çok küçükken öldü
 beni öp, sonra doğur beni."
 Animası mı dediniz
 Çok yalın bu mevzu
 Animası çok güçlü, her öksüzde bu olur
 Hiç anlamam psikanalitikten
 Ama öyledir
 Çünkü öyledir.
 Bilmek bir sorumluluk yükler
 Bilmemek ise özgürlük.
 Bilmeyen mazurdur
 Yanlış bilen değil.
 Burada ben hangisiyim
 Bilemedim.
 Bilemedim, ama yine de bir kere söylemiş bulundum.
 Ateş mi dediniz
 – O şimdi yüksek bir dağ başında
 Aleviyle bir aynayı harlar:
 Çatladı, çatlayacak!
 VII
 Dağ başında
 Bir ateş-i kebir
 Toplanmışlar başına
 Nebat dahil tüm mahlukat
 Ve dahi meleküt alemi… Ve de cümle yıldızlar.
 Açılır kadim evrensel sofra
 Şişeler açılır
 Buhur sarar dört bir yanı
 Ayna buna şahittir
 Ayna buna şahittir…
 Aynanın söylediğidir:
 Ateş başında bir ayna
 Olmuş meyveyi gören ham
 Kendi eksiklerin görür
 Hazmedemez başlar oyun
 Ateşte pazar kurulur
 Can alınır, can satılır.
 Altına çamur çalanlar
 Sarrafa komik görünür.
 Ateşte sofra kurulur
 Öyle bir şeyler olur ki
 Mey içen ayık konuşur
 İçmeyenin ağzı ishal.
 Ateşte bir av kurulur
 Ava çıkan kurt, av olur
 Leşe heveslenen çakal
 Sen şimdilik orada kal.
 Ateş başında bir hal var
 Kazıda travmalar var
 Gidip sordum Jung Amca'ma
 Dedi bu işte şifa var.
 Ve ayna çatlar.
 Ateşin inse söylediğidir:
 Hamlığınız ben gibi
 Yanmadığınız içindir.
 Yeniden varolmak için kül olunuz.
 Yanmayanın kârı olmaz
 Bundandır açlığınız
 Oburca saldırıyorsunuz
 Canlı ve cansız ete
 Doymuyorsunuz, hep aç…
 Yanın ki doyasınız
 Yanın ki doyasınız…
 Yanın ki olasınız
 Yanın ki olasınız…
 İns korosu:
 Biz biliriz biz neciyiz
 Kendimize çekilince
 Maske düşer, kel görünür.
 Başlar ayna kanatmaya.
 Sabah olur ayna gider
 Başlar maskeli balomuz…
 Maskemizden bizi kurtar
 Maskemizden bizi kurtar…
 Ateş başında zikir ve dans:
 Halka olmuştur tüm ins:
 La mevcude illallah
 La mevcude illallah…
 Derken, elinde asasıyla gelir Mansur
 Atar kendini ateşe:
 Huma zanu kafır kamu
 Huma zanu kafır kamu
 Herkes dahil olur
 Başlar ateşte mahşeri dans.
 Ve elhamdülillah kül!
 Ve elhamdülillah selamet
 Ve elhamdülillah rahmet
 Ve merhaba yeni filiz…
 VIII
 Gün geceye ulanır
 Gece güne
 Sayılı gündür geçer
 Pazartesi okullar açılacak
 Son kadehimi
 Çocuklara minnettarlığıma kaldırıyorum
 Onlar ki benim dev öğretmenlerim…
 Ateş mi dediniz
 – Yok artık!
 Sabah serinliği
 Sabah serinliği…
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  