Elazığ’da merhum Gemuhluoğlu’nu anmak adına bir program tertiplenmiş ve aile köyü olan Ağın’ın Gemuhu Köyü başta olmak üzere Ağın ve Elazığ’da anılmıştı. Ancak bu anma onun gibi bir deryayı, fikir işçisini, düşünce adamını, aksiyon insanını anlatmaya elbette yetmemektedir.
Batılılaşmanın Türk toplumuna getirdiği tahribatı görür ve "Yabancılaşma yurdumuzda sanat ile başladı, o zaman sanat ile ayağa kalkacağız" diyerek herkesin bir sanat dalıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünür. "Kalan son paranızla simit alıp karnınızı doyurmayın, o parayla bir film ya da tiyatro seyredin” der.
O'nun en büyük hayali “medeniyetimizin yeniden inşasıdır”.
Bugünün önde gelen fikir ve dava adamlarının birçoğunda Gemuhluoğlu'nun izleri vardır. Önde, cephede değildir ama Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi "bir fikir sakası" olarak cephe gerisinde nakliye ve levazım işlerine kendini hasreden, ideal bir gençlik yetişmesi için gayret gösteren bir derviştir.
Ömrünü insan yetiştirmeye adamış, bu uğurda bir ömrü vakfetmiş, Anadolu'dan okumak için büyük şehre gelenlere sadece burs vermekle kalmamış, onların her türlü sorunlarıyla ilgilenmişti. Merhum Cahit Zarifoğlu, Gemuhluoğlu için "Tek başına adeta bir okuldur" demişti.
İşte Merhum Rıdvan Çongur bu eserde Gemuhluoğlu ile olan dostluğunu, arkadaşlığını bir sohbet havasında anlatmakta ve merhumu okuyucularına tanıtmaktadır.
Dostluk üzerine konuşmak gibi, hiç mu’tâdım değil konuşmak. Elli üç yaşındayım. Kırk senedir söz orucu tutuyorum. En az yirmi senedir, yirmi beş senedir yazı orucu tutuyorum. Ne yazarım, ne çizerim. Zaten okur-yazar takımından da değilim. Ama bu sözleri size sanki bir vedâ gibi, sanki son sözlerim gibi…
Tabiî, ezelde aşk vardı. “Levlâke levlâke lemâ halaktü’l-eflâk”de kâinâtın aşk için halk edildiği meydanda.
Cebrâil, Cibrîl-i Emîn, Nâmûs-ı Ekber ol arada ağyâr idi, der. Demek ki, kâinât, eflâk aşk üzere, dostluk üzere halk edilmiştir.
Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şâh-ı Velâyet denir.
Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağında, mübârek bir emânet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübârek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû-Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır…”
Fethi Gemuhluoğlu’ndan…
“Bir yerde diyeceğim ki ölüme de dost olunuz! Ahiret dünyada başladığına göre, dünya ve ahiret tefriki bizim izafi değerlerimiz olduğuna göre, biz dünya ve âhireti kendimiz tefrik ettiğimize göre, haddi zâtında kendisi bir olduğuna göre,.. Bir’de bir olduğuna göre, ölüm ve hayat diye iki ayrı şey olmadığına göre, ezel ve ebed beraberliği, tevhidi olduğuna göre, o zaman nasıl kendimize dost olmak mecburiyetinde isek ölüme de dost olmak mecburiyetindeyiz.”
“Hayalleriniz, düşleriniz büyük olsun. Büyük rüyalar görün. Osmanlı bir rüyanın eseridir. Medeniyet insanlığın büyük rüyasıdır.”
“Eğer Türkiye’de insanlar, Türk insanı, Müslüman insan, Millet-i İslâmiyye’nin insanı yeniden bir ‘ba’sü ba’del mevt’ sırrını yaşamak istiyorsa, onu ihya etmek istiyorsa, yeniden bir ‘ba’sü ba’del mevt’ e doğmak istiyorsa uykuyu kaldırmalıdır. Her şeye dost olalım, uykuya dost olmayalım.”
“Yalnız insanların değil; kurdun, kuşun, dikenin, otun da hakkını görüp gözetin”
“Batı adamının bunalımı çok tabiidir, muallâktadır. Doğu adamı yerinmez ve sevinmez, çünkü Dünya’da sevinilecek ve yerinilecek bir şey yoktur. Ve bizim hüznümüz Allah’adır. Biz durup dururken, kendi kendimize, kendi nefsânî oyunlarımız için, şehevatımız için mahzun olmayız.”
“Ölüm ne mutluluk benim için. Çünkü çocukluğumda yüz paraya alıp uçurduğum kuşlarım, cennetin kapısında beni bekliyorlar. Onların yanına gitmek, ne güzel şey.”
5 Ekim 1977’de İstanbul’da vefat etmiştir. Naaşı Göztepe Sahrayı Cedid Mezarlığına defnedilmiştir.
Yaşadığı süreçte bir gönül ve hizmet adamı olarak öne çıkan Fethi Gemuhluoğlu’nun kendi yazdıkları ile 1977-1978 yıllarında vefatından sonra hakkında yazılanların büyük bir kısmı, 1978’de “Dostluk Üzerine” adlı kitapta toplanmıştır.
Nuri Pakdil’in Fethi Gemuhluoğlu üzerine yazdığı ‘’Bağlanma” adlı deneme 1979’da, Fethi Gemuhluoğlu’nun şiirleri ile 72 şairin kaleme aldığı büyük kısmı ithaf şiirler ve yazılardan oluşan “Gerçek Olan Aşktır” 2000 yılında neşredilmiştir.
Merhumu rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet olsun.