 Şair ve Yazar
Şair ve Yazar Mehmet Gemci
 Vefat Yıldönümünde
 Anılıyor 
 Şair ve yazar Mehmet Gemci vefat yıldönümünde anılıyor
 Mehmet Gemci, kanser hastalığı nedeniyle bir süre tedavi görmüş Bir ay arayla iki kez ameliyat geçirmiş İkinci ameliyat sonrası yoğun bakımdayken 12 Eylül 2019'da 53 yaşında vefat etmişti.
 Mehmet Gemci;1966 yılında Kahramanmaraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Anadolu Üniversitesi iktisat bölümünden mezun oldu.
Mehmet Gemci;1966 yılında Kahramanmaraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Anadolu Üniversitesi iktisat bölümünden mezun oldu. Maraş'ta, Işık gazetesinde 48 sayı, 'Sayfa' isminde edebiyat- sanat sayfası düzenledi. 1995-2000 yıllarında, 21 sayı olmak üzere Yalnızardıç dergisini çıkardı. Şiirlerini İkindiyazları, Hece,  Edebiyat Ortamı ve Yalnızardıç dergilerinde yayımladı.
 Bir Mehmet Gemci şiiri:
MEHMET GEMCİ
 Gül Desenli Vazoların Tarihi
 düş bozumu sözlerim var
 göveren bir hayata açık
 bir yeni coğrafya
 Kudüs göğünün çağıltısı
 sesleri seslere katar
 iç çekmeleri yeryüzünün
 sökün eder sapaklara
 duvarlara
 katrandan resimler çizerek
 aydınlık renkler düşer akşamlara
 kırık dökük evlere
 bir bakır mangal
 gül desenli vazoların tarihi
 geriliyor oralara
 Mehmet Gemci'nin şiirleriyle ilgili Teodora Doni'nin Asanatlar'da yayınlanan 3 Kasım 2014 tarihli yazısı:
 TEODORA DONİ
 Belki çok iyi tanıyorsunuz belki de ilk kez benden duymuş olacaksınız bu ismi: Mehmet Gemci, şair ve yazar. Kısa denilecek bir süre önce şiirleriyle ve yazılarıyla tanıştım. Belki de çok önceden tanıştım da isimler ve tarihler konusundaki sorunuma kurban gitti hatırlamayışım. Belki de çok nadir de olsa bir dergide veya internet ortamında rastlamışımdır. Ancak Mehmet Gemci ismi ve şiirleri ilk kez ya da en çok "edebiyat yaprağı" dergisinde dikkatimi çekti ki bu yüzden sanırım bundan öncesi hafızamda net değil.
 Elbette bir şair, bir yazar er ya da geç yazdıklarıyla mutlaka ulaşır okura. Bazen bir şiir bazen yalnızca bir mısra okuyucunun dikkatini çeker ve o şairin diğer şiirlerinin ve dizelerinin peşine düşer, o kalemin yazdıklarını okumak ister.
 Ben de bir okur olarak bütün şiirlerini merak ettiğim Mehmet Gemci’nin 2005 yılında  'YalnızArdıç Kitapları'ndan “Yanlış Parantez" ismiyle çıkan ilk ve tek şiir kitabına sonunda ulaştım.
 Kitaptaki bütün şiirleri en başından en sonuna kadar okuduktan sonra bu şiirler hakkında birkaç kelam etme ihtiyacı hissettim. Ama hemen söylemeliyim ki şairlerden bahsetmek belki kolay olsa da şiirlerden bahsetmek o kadar kolay değil. Şiirin neyinden ve şiirden nasıl bahsettiğinize bağlı olarak işiniz zor olabilir.
 Bir şiirin kendine has özgün varlığı,  tamamen kendinden kaynaklanan etkin işlerliği, özgün imgeleri ve özgün sesiyle örülmüş uyum ve tutarlılığı o şiirin herhangi bir okur için ilk bakışta ne ifade ettiğinden daha çok ilgilendiriyorsa sizi o zaman işiniz daha da zor.
 Bir şiirin kendindeki varlık, işlerlik, uyum ve tutarlılık ne kadarsa o şiirdeki hayatiyet ve hakikilik de o kadar olur.
 Mehmet Gemci’nin şiirlerini de bu söylediklerimin bağlamında okudum, yani hayatiyet ve hakikilik bağlamında…
 "suyu çekilmiş bir ırmağın
 içli bir türküsüdür bizim ki"
 diyor Şair “Yanlış Parantez” şiirinde ve,
 "ne desem
 çatlamış bir kere kadim fanus"
 mısralarıyla son buluyor şiir…
 Burada benim dikkatimi çeken üstatların  “anasır-ı erbaa” dediği “su, hava, ateş, toprak” diye sayılan hayatiyete ilişkin kozmik dört unsurdan biri olan su’ya (ırmağa) yapılan vurgu ve yine kozmik ve özgün bir imge olarak bu şiirde yer alan  “kadim fanus”…
 “su” vurgusu hemen bir sonraki “Güz Söylevi” şiirinde bu kez çeşmeler olarak karşımıza çıkıyor:
 "kuruyor işte
 çocukluğumuzda gürül gürül akan çeşmeler"
 Sonra yine “ırmak” olarak:
 "sen ve ben
 yani hepimiz o renksiz ırmakta akıyoruz"
 ve anasır-ı erbaa’dan “toprak”la bitiyor şiir:
 "bir gün toprağın duruşması başlayacak"
 Hayatiyeti gösteren bunun gibi mısralara; şiirin varlık, işlerlik, uyum ve tutarlılık yanının daha belirgin olduğu böyle mısralara, kitaptaki birçok şiirde rastlamak mümkün.
 Şair, “Kırık Harfler” şiirinde;
 "içimin göğünde tutunduğum yıldızlar
 kayıyor birer birer
 yağmuru özlüyorum sonra”
 derken de, “Kırlangıç Şarkısı” şiirinde; 
 “gözlerimi terk ediyorum 
 uzak bir göğün 
 ıtır kokan yamaçlarına 
 gövdemi ırmağın ortasında 
 başı boş bir sala" 
 derken de hep aynı şiir kentinin birbirine benzer caddelerinde dolaştırıyor bizi,  cadde yerine “Patika” mı demeliydim yoksa. Çünkü “Patika” diye bir şiir de var kitapta.
 Şair, hep aynı şiir kentinin benzer caddelerinde dolaştırıyor bizi, dedim ama yanlış dedim galiba, koşturuyor demeliydim belki de.
 Neden mi?
 “çünkü ben
 ruhumdan bir kapı aralayarak 
 kendime koşuyorum yıllarca” 
 diyor şair “Asılsız Ayrıntı” şiirinde…
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
   
  