Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

Hece Taşları Dergisinin 40. Sayısı

Hece Şiirleriyle
Dolu Dolu
 
Hece Taşları
Dergisinin
40. Sayısı Çıktı
 
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğinde çıkan, yine hece şiirleriyle dolu dolu olan “Hece Taşları” şiir dergisinin 40. sayısındaki isimler:
 
Nurettin Durman, Hasan Akçay, İbrahim Baz, Şükrü Ünal, Tacettin Şimşek, Mehmet Özdemir, Hüseyin Çoban, İlker Gülbahar, Fatih Kandemir, Hüseyin Sönmezler, Ahmet Doğan İlbey, Gönül Tokayeva, Harun Yıldırım, İlhan Yardımcı (Kemâlî), Âşık Muhsinoğlu, Yusuf Aslan, Emel Balıkçı, Ahmet Urfalı, Gülser Hünük, Tayyib Atmaca, Fatih Okumuş.
 
“Hece Taşları” dergisinin 40. sayısında yer alan Nurettin Durman’ın “Bakışmak” şiirini ve Tayyib Atmaca’nın “Beyaz Elbiseyle Çıkarız Yola” yazısını tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
 
NURETTİN DURMAN
Bakışmak
 
Kalbim çarpıntılarını kendi haline bırak
Bir tarafın ışıklı yol olsun göz aydınlığın
Çekip gitmediğin yerler olsun aklında
Biraz serinlik biraz yaprakların hışırtısı
 
Şuraya ufuk çizgisi şuraya haydi hazırlan
Kızıl rengini yaymış boydan boya görelim
Köprünün hizasını tutuyor giderken bak
Bir zaman takipçisi yorgun yokuş ezgisi.
 
Güzel bakınca etrafın sesini daha güzel
Duyabiliriz inan çıkar ortaya aniden
Göz aydınlığı olur tam sırası şimdi derken
Ufkun kızıllığında akşama döner kendisi.
 
Burası eskiden kalma burası geçmişin izi
Bize kalan ne varsa bizden kalacak olan
Ahını almadan daha karanlık basmadan
Göğsümüzde bulunsun bir genişlik mavisi.
 
Haydi, bakalım ne var ne yok görelim
Gönül almaca olsun etrafın yüzü gülsün
Neticede ölüm var kimsenin suçu değil
Kalacak bir şey olsun bir iyilik gibisi.
 
 
TAYYİB ATMACA
Beyaz Elbiseyle Çıkarız Yola
 
Bağladılar ayağını elini, dilim dilim doğradılar dilini, sen bir sabır fidanısın unutma, karakışlar çetin geçti yaz yaktı, meyveye duracak günler ilerde, yüzyıllık esaret bitti bitecek, söğütte başlayan diriliş gibi, köküne dalına su yürüyecek, yeni kızoğlan kız bahar gelecek, solan yüzler tekrar çiçek açacak, uzaklara uçurduğun kuşların, asumanı kucaklayan sesleri, kefeni yırt diye ötüşür durur.
 
Yaşlandıkça dünya çocuklaşıyor, yeni firavunlar çağdaş karunlar, ülkeleri üçkâğıda bağlamış, bul karayı al parayı hesabı, şeytanın aklından geçmeyen hinlik, onların aklında barbut atıyor, el altından el üstünden her türlü, numara içinden yeni numara, icat edip duruyorlar durmadan, varsın sesimizi kısık sansınlar, beşten büyük bir büyükten habersiz, keyfini sürsünler yalan dünyanın.
 
Varsın düşman çoğalmaya başlasın, boynumuzu dik tutmaya başladık, artık kabuk tuttu yaralarımız, özgüven çağlıyor damarımızda, van minutu geçip gittik çok olduk, artık dünya beşten büyük diyoruz, sözü edep çıkınından çıkarıp, nerede ve kime nasıl söylenir, bunu artık biliyoruz çok şükür, sancılı yılların sonuna geldik, kendi kendimize göbeğimizi, yarın bir gün keseceğiz inşallah.
 
Geleceğin hayalini büyüten, babalar analar aman ha aman, çocuklara sabrın pusatlarını, her sabah bir cenge çıkıyor gibi, besmeleyle kuşandırın gün yakın, bu millet yeniden al sancağını, dikecek burçları ezbere bilir, mazlum milletlerin umudu sensin, titreyip kendine dönecek günler, kapında at gibi kişneyip durur, göğsünü imanla doldurduğunda, ya Allah Bismillah Allahu Ekber, beyaz elbiseyle yola çıkarız.
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir