İSMAİL AYDOS
Gülümse, Böyle Bir Ölümse!
Nefsime, Gazze’ de şehid olanlara ve Gazze’ye şahid olanlara1
رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
"Ey Rabb'imiz! İndirdiğine iman ettik, Resul'üne tabi olduk.
Öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz." Âl-i İmran, 53
Şehidleri gördün mü hiç Gazze’de
açlıktan ölmüş şehidleri,
annesinin memeleri kuruduğundan şehid bebekleri
bizi şikâyet eden çocukları…
enkazdan toz toprak içinde çıkan masum yavruları,
sizi Allah’a şikâyet edeceğim diyen çocukları..
Gördün mü topraktan un toplayan, ekmeğe hasret sabileri
suya susamış goncaları görüp, su içerken utandın mı
Gözleri geçmiş, dulukları göçmüş şehidleri
asra şahidlik etmiş, ihanetlere bizzat şahid olmuş,
kudurmuşluklara yem olmuş şehitleri gördün mü,
son pozda gülümserken civanları,
zeytin gözlü, üzüm sakallı mertleri,
ümmetin onurunu kurtaran kahramanları,
batıla set olmuş Battalları,
son seferinde kendisini karşılayanlara şahid olmuş da
kalanları muştulayan şahidleri gördün mü,
gençliğinden utandın mı, dinçliğinden, şıklığından…
Şehidleri gördün mü, ötelerden gördüklerine şehadet eden
sadık şahidleri gördün mü gülümserken,
davet miydi tebessümleri,
inci gibi beyaz dişlerini gösterirken..
Dosdoğru yolda yol yürürken,
bir çağrı mıydı, gel beraber yürüyelim mi diyordu ötelere,
ötelerin ötesine?..
Gazzeli çocukların tozdan görünmeyen gözlerini,
molozdan sayılmayan kemiklerini gördün mü.
Gazzeli gençlerin öteleri görüp, ötelere şahid olup da
gülümseyen çukur çukur gözlerini gördün mü.
Firas’ın, Ammar’ın, Fida’nın simsiyah zeytin gözlerinden,
tozlu, esmer, kıvırcık saçlarından,
kavrulmuş göçmüş buğday yüzlerinden,
mütevekkil, mütebessim, müslim, musalli simalarından,
apaçık parlayan nurani alınlarından şehadeti okudun mu,
Mina’nın, Ula’nın feryadını duydun mu,
kucağında kemik torbasına dönmüş çocuğuyla,
önünde uzanmış yatan hayat arkadaşıyla
şikayetlerini duydun mu Yaradan’a, kardeşlerinin.
Sofranda, “kuş sütünden hariç” nevalenden utandın mı,
yutkundun mu,
bir yumruk oldu mu boğazına bembeyaz sıcak ekmeğin..
Gazzeli çocuklar topraktan telaşla un seçerken,
ceplerine fiske fiske un toplarken,
kanla karışık, toprakla yarışık un toplarken,
kamyonun kasasından su damlası biriktirirken,
ölüm kamyonlarının önünden – ardından seğirtirken,
keyfin kaçtı mı?
Yoksa siyon dağının tepesinden,
keyifle izleyen bir siyonistten,
bir farkın olmadı mı,
sahi, en küçük bir kıpırdanma, bir yutkunma
küçük bir farkın olmadı mı
bir farkındalığın olmadı mı,,,
Furkan’ı duymadın mı hiç, şahid olmadın mı Furkan’a
okumadın mı Furkan’ı,
kim dindirecek bu acıyı, hangi yiğit durduracak bu kanı.
Hanzala’nın yüzünü kim döndürecek,
hâlâ on yaşındaki Hanzala’nın,
küslüğünü kim sona erdirecek,
yetimlerin yüzünü kim güldürecek,
Bütün bunlar sana malumsa,
sen de öyleyse gülümse!..
sana gelen böyle bir ölümse,
ölümü öldürdük, korktuğun ölümse?..
Şehadete yürüdüysen cesedin gömülmese ne olur,
ne olur gömülse,.
eğer şehadete yürüdünse,
sen de öyleyse gülümse!..
sana gelen böyle bir ölümse…
_______________
13 Ağustos 2025 / Ankara