Teo’nun Kalabalık Sancısı

ABDULKADİR BOSTAN Teo'nun Kalabalık Sancısı ve Dördüncü Maymun

ABDULKADİR BOSTAN
Teo'nun Kalabalık Sancısı ve Dördüncü Maymun
 
kapısı kilitli bir aynanın pencere camını kırıp içeri girmeyi
içeride de kendini bulmayı, beklememelisin Teo
 
I. Perde (Putçular Çarşısı)
 
puta hizmet edenler seslerini acıtarak
“aşağılanmak vakti” dediler
gerilmiş yüzümle bir putun gölgesinin önünde eğdiler gövdemi
içlerinden en gereksizi, işaret parmağını gözlerime uzatarak
“tuz çiğniyor gözleri” dedi
eti esmer olan ise şaşkın adımlarla puta doğru koştu
bağışlanmış ellerini, aldanmış kalbine yaslayarak
dilini yutkunmuş tanrısının önünde bir ateş gibi eğildi ve dua etti
burası neresi dedim, tuzu yumarak
"putçular çarşısı" dedi içlerinde en kölesi
peki dedim şu boynundaki kelepçe, acıtmıyor mu ruhunu
ne kelepçesi diye geçiştirerek, tıpkı bir sırtlan gibi gülümsedi
sanırım bütün kölelikler ve kelepçeler çok şeffaf dedim
görünmeyen yanlarınızı bir bir sırıtıyor
içinde kırmızı kırmızı uyuyan gülü anımsa
çamuru anımsa, yağmurun toprağa dokunuşunu
özgürlüğü anımsa, rüzgârla konuşan dilini, dudaklarını
yaprağın huzurla evrilişini mevsimlere
kalbinin dirilişini anımsa, dokunduğunda sevgilinin kalbine
namaza duruşunu hatırla, abdestin içinden geçen nehirleri
alnından çıktığın yolculuğu, vardığın tanrısal makamları
-aynayı hatırla içinden çıkamadığın kendi görünmezini  
 
II. Perde (Aşk Hastalığı ve Delilik Oranı)  
 
kitabı bırak Teo
sen seçilmiş değilsin
kainatı oku, insanı oku, kendini oku
çiğnenmiş kalabalıkların var senin, uyma onlara
senin iç şehrinde dolaştım geceyi, kalbin ne çok vaveyla
sokak tabelalarında hep aynı isim "senden bana yar olmaz"
sevildiğin kadının gözlerini anımsıyorum, seni en çok orada bulduğumu
bırak artık aşka kelimeler taşımayı, çok banal ve ilhamsız, vesvese gibi
daha kutsal bir anlam yaratmalısın, daha evrensel
daha duyarlı olmalı sesin, sanki bir dağa tırmanır gibi
içinde yurdunu terk etmiş bir peygamber var senin
kalbinde çok karmaşık yaşam belirtileri
bir şakayık gölgesinde gülümseyişini yutkunan çocukluğunu
hayatın cam kırıklarına basa basa büyütmüşsün
babanı örten yağmurları biriktirdiğin gül desenli kavanoz
annenin gülüşünü sakladığın sanduka, ağlamayı unuttuğun çizgi
sanki hitabetini kaybetmiş dünyaya, düşünmeye gelmişsin de
bir gece düşünde düşünmeyi uyutmuşsun
unutmayı uyut ve öyle dinle sesimi
insanlar aşkın kendisini, yani sende vücut buluşunu
seni değil, senin onları en güzel şekilde sevişini severler
çiçek verişini, bir güle benzetişini…
– bizler aşkın birer uslanmaz kuklasıyız Teo
iplerinden çekip çekip gidiyorlar kalbimizi…  
 
III. Perde (Dünya Uykusunun Çelik Pencereleri)  
 
al ömrün kapısını sırtına 
her an çıkabiliriz Teo
hatırla, biz senle putçular çarşısından geçtik
bir de aşkın delilik oranından, her yer çelikten giydirilmiş geceydi
senin sesini içeriden kilitlemişti Tanrı
dünyayı istila etmiş küme küme kalabalıklara karışmış
mutlular ve mutsuzlar diye ikiye ayrılmıştık, üçe ayrılınca ölüyorduk
herkesin boynunda başka başka fikirlerin ve ideolojilerin tasması vardı
biliyorsun Zülkarneyn’ın çift boynuzlu başlığını
birinde adalet, diğerinde güç, birinde doğum diğerinde batım
sonra diğer ayetleri okumuştun sağır ve kalabalık toplumlara
oysa içlerindeki dördüncü maymun hep uyuyordu
bir uykuyu, diğer uykudan uyanmak zordur
-hele ki yüzyılları uyuyan paslı kirpiklere güneşi anlatmak…  
 
şimdi indir sırtından ve aç kapıyı Teo
çıkalım artık bu hengameden…
 
Teo'nun Kalabalık Sancısı

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir