Son Kale Son İncil Yaprağı

MEHMET SAİT YAKUT
Son Kale Son İncil Yaprağı
 
Siz yoksunuz!
 
Siz paslı teneke suratlarınızla, çürük ve çatal dişlerinizle yoksunuz.
 
Siz ağzı çıngıraklı, eli bayraklı, fötrlü ve fraklı, ustalı ve çıraklı hepiniz yoksunuz…
 
Elinizdeki son İncil yaprağına aptal suratlarla bakıp bakıp iç geçiriyorsunuz.
 
Saracak göklerin yüzü.
 
En sahih ayetlerin majüskül yer aldığı son İncil yaprağı da salına salına düşecek rahlemize.
 
O’nun adına, O’nun rızasına ve o niyetle okuyup sunacağız O’na…
 
Ateşe cemre düşecek.
 
Gür ve azgın alazlarla uğurlanacaksınız.
 
Siz yoksunuz!
 
İrin akan gözlerinizde küçüldükçe küçülüyor dünya.
 
Sizi görmemek için kör olasım geliyor.
 
Yüzünüzdeki damarlar, suyu çekilmiş bataklıkların kurumuş solucanları gibi kıvrılıyor üst üste.
 
Elleriniz mumyalanmış bir cesedinki kadar soğuk ve ürpertici.
 
Leş gibi değil, leşsiniz…
 
Lav altında kalan Pompei ahalisinin yanık cesetleri gibi kokuyorsunuz.
 
Siz karavaşlar ve iblisin kerttiği kuru başlar topluluğu.
 
Sodom ve Gomore’nin romantik meskûnları.
 
Bakışlarınız ağrı veriyor başımıza, şarkılarınız sapkınca kemiriyor beynimizi.
 
Çağdaş yaşamın tüm çağları kirleten münkir ve mücrim destekçileri.
 
Sizi işitmemek için sağır olasım geliyor.
 
Hûd ve Semûd’un çığlık çığlığa helâkini hatırlatıyorsunuz.
 
Tamtamlarınızdan sesiniz duyulmuyor. Kelimeler ağzınızın boşluğunda çırpınıyor.
 
Yutağınızdaki lokmadan çoğalan larvalar doyuruyor sizi. Sesiniz, kulağına düşman yapıyor sizi duyan herkesi.
 
Kendi sesinizin yabancısı, kendi kulağınızın düşmanısınız.
 
Siz yoksunuz!
 
Siz; üstünde tek satır yazı olmayan Çin Seddi büyüklüğünde yalancı bir kitabe, siz Habil’in cesedindeki parmak izi, Meryem’in iftiracıları, İsa’nın ispiyoncuları, siz büyücülerin yarattığı ejderha…
 
Sahyun elçilerinin ayak tabanlarına eğile eğile kaybettiniz yüzlerinizi. Size gelen hiç bir kitabı okumadınız… Hiçbir vahye kulak vermediniz. Kendi söylevlerinizi hâkimiyet adına hapsolduğunuz kalelerde sağırlara okudunuz. Mezar taşlarından kalabalıklar, diktiğiniz odunlardan ormanlar yarattınız.
 
Siz aslında hiç yoktunuz…
 
İşgal ettiğiniz yerlerden devrilmeyeceksiniz, altınızdan toprak kayacak. Son kale öfkeyle kabaran suların altında kalacak.
 
O öfke ki, şimdi köy çocuklarının elinde sapandır.
 
O öfke ki, şimdi namazda dua, Süleymaniye’de ezandır.
 
“Feeyne tezhebuun” sualine cevap arayanların kuracağı mizandır.
 
Nereye bu gidiş?
 
Nereye?
 
Siz yoksunuz ama yok olmayacaksınız…
 
Yediğiniz cesetlerin hesabını kim ödeyecek?
 
 
 
______________________________________________________
Mehmet Sait Yakut’u Rahmetle ve Özlemle Anıyoruz | Asanatlar
 

 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir