Yorgun Bir Aşkı Taşıyor Tabutuyla

SERAP GÜNER Yorgun Bir Aşkı Taşıyor Tabutuyla

SERAP GÜNER
Yorgun Bir Aşkı Taşıyor Tabutuyla
 
Kirpiklerimin tuttuğu yaştasın
Bir gelinciktim, sözcüklerin üfleyerek dağıttığı
Narin bir manolyanın çığlığıydım
 
Ah
Meşe kokulu kışlar da geldi
İçimin gölgesi ağır, soğuk
İçimin gölgesi karanlık
Sürekli uğurluyor beni bastonsuz, sokaklara
Yalnız, dalsız ve yapraksız kışlara
 
Ayaklarım yorgun bir tabut sanki
Ya da yorgun bir aşkı taşıyor tabutuyla
Veda mevsimidir yürüyen
Akıp giden sonlara
Yürüyor yürüyorum bu yorgun ayaklarla
Kırık bir bastonla sabahlara
 
Büyüler, ezberler bozuluyor
Ardımca bıraktıklarıma baktığımda
Yanıtların hakikatli bakışları
Gözlerimle kuşattığım baharlar
Yalanlara bulanan doğrular
Yılan gibi dolanmış hakikatli yalanlar
 
Ve salkım söğütler uzuyor kirpiklerimde
Donduruyorum her şeyi bir kış inceliğinde
Mumyalanmış bir bulut resmi şimdi aşk
Ağlayan çocukların sildiklerinde
 
Bir pamuk şeker
Öylece bakakaldığı çocuğun
Gülen kadınların şakıdığı
Ağlayan mevsimlerin uzadığı
Her yerim depremden bir tuzak
Her yanım çamur
 
Yıkılan şehirlerin tozlarında ellerim
Ellerim ağır, eskimiş
Ellerim yorgun
Enkaz taşıyan ellerim
 
Gözlerim boşlukta ışık arıyor
Ağır, yorgun bedenim
Sesler geliyor uzaktan
Yardım
 
Uzatsam ellerimi
Kurtarıcılarım yakın
Her yanım yangın yeri
Silkin ve yenilen haydi
Yenilen
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir