Savaşın Yetimleri

İPEK ACAR SERT
Savaşın Yetimleri
 
Biz, seherlerin inşirah veren huzuruna âşığız. İlim kokan, tefekkürle ışıldayan, sükûnetle konuşup duayla kucaklaşan yorgun ama huzurlu gecelerin seherindeki hikmete talibiz. Biz, göğün sarı gülü güneşi toprağa nakşeden Yüce Rabbimize ramız. Yalnızca O’nun muavenetine muhtacız.
 
Gecelerde daldıkça tefekküre, telakki ettik ki dünya çok daha küçük, bir çocuğun merhamet ve vicdan yüklü kalbinden.
 
Bir gün "Beni de sever misin abla?" deyip umut ve heyecanla gözlerimin içine bakan, anne-babasına hasret bir savaş yetiminin yürek sızısının izi düşmüştü kalbime. Saçlarını okşayıp, ellerini avuçlarıma alıp güzel başını sineme yasladığımda o, hayallere dalmış; sanki anneciğinin şefkatli kollarındaymış gibi sevinç ve hüzünden mürekkep bir tebessümle bakmıştı gözlerime.
 
Anneciğini, babacığını ve ağabeyini Suriye katliamında kaybeden, yüreğinde onulmaz acılarla yaşamaya çalışan 7 yaşındaki Hatice, bir akrabasıyla cennet yurdumuza göç etmiş. Gözlerinde hüzün, sesinde endişe, ellerinde titrek bir korku olsa da elem veren cümle yaşanmışlıklara mukavemet gösteriyordu Hatice. Merhametle gülümsemeyi, iyilikle dokunmayı ve ümidi seviyordu zira bir yeryüzü meleğiydi o, tıpkı sair çocuklar gibi…
 
İlgimizle mesrur olan inci gülüşlü yavrumuz, gülümseyişini mahcup bir edayla gizlese de gamzelerindeki güllerin ışığını görmemek mümkün değildi. Sordum küçük kızımıza: "Bizden bir isteğin var mı? Yapabileceğimiz bir şey ise…" dedim ve ceketimin yakasını düzeltir gibi omzuma dokunarak kırık Türkçesiyle: "Evet, bu mahallede başka yetim çocuklar da var. Onlara da anne gibi sarılır mısın abla? Benim gibi onlar da mutlu olsunlar.”
 
Hatice bu isteğiyle kalbimizi sırça misali tuzla buz eylemiş, rikkat vermişti yüreğimize. Ah çocuklar, görünen merhametin ta kendisi!
 
Bir yetimin başını okşamak, sıkıntılarını dinlemek, dertlerine deva olamasak da "dertlerinin telâşına düşmek" zor mu? İstedikleri sadece bir avuç şefkat ve aç uyumamak!
 
Çok uzaklardaki çaresiz yavrucaklara elimiz uzanamadığı, yaralarına bizzat dokunamadığımız ve onların dertleriyle dertlendiğimiz için hissettiğimiz hüzün, yüreği yaralı hangi çocuğun hüznüne tekabül edebilir?
 
Savaşın zalim yüzünü görmüş, yara almış savaş yetimlerinin gözlerindeki hüzün nasıl tarif edilebilir? Acı; anlatılmaz, daha ziyade hissedilir.
 
Kanlı ellerde tutsak kalan, hüznün girdabında yaşayan çocuklarımızın dertleriyle dertlendikçe nemlenen gözlerimiz; titreyen sesimiz ve hassaslaşan kalbimiz; cılız bir sessizliğe bürünmüyor, bilakis kötülüklere karşı daha mukavim oluyor, mazlumların felâhı ve mutluluğu için çabalıyor.
 
Çocuğum, düşmesin bahar gönlüne hazan.
Yağmasın gül gülüşüne elem yağmuru.
 
 
 

3 Yorum

  1. Yazıyı ancak okuma fırsatı buldum. Fakat maalesef güncelliğini daha uzun süre koruyacağı anlaşılan, gördüklerimizi kanıksama sebebiyle nasırlaşma istidatı gösteren merhamet hislerimizi sarsarak kendine getiren, İpek Hanım'ın rikkatli kalbinden dökülüveren içten ifadelerdir bunlar. Ancak ben eminim ki, İpek kızımın o ince güzel kalbinin içinde çok daha fazlası vardır da, böyle dar bir çerçevede ancak bu kadarını paylaşabildi bizimle. Takdir ve teşekkürlerimi bildiriyorum.    

  2. Selamünaleyküm ? ipekçe ablacım, cennet kokulu,, çiçek ? yürekli savaşın yetimleri rabbimizin şefkatine mazhar kahraman evlatları dualarımızdan eksik etmemeye vesile kalbi duygular ile yazdığın yazıların,, yüreğine sağlık benim ablam,,,, 

  3. Nasıl duygulu ve acılı bir yazı olmuş?kaleminin gücü daim olsun inşaallah ipek kalplim ?

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir